Kur’an’la Meşgul Olmak ile İlgili Hadisler

HADİSLER

Kur’an-ı Kerim ile meşgul olmanın fazileti ile ilgili hadis-i şerifler...

İslâm ahlâkını lâyıkıyla tahsîl için Kur’ân-ı Kerîm ile hemhâl olmak, onunla daha fazla meşgul olmak îcâb eder.

KUR’AN’LA MEŞGUL OLMANIN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Hadîs-i şerîflerde buyrulur:

“Kur’ân okuyunuz! Çünkü Kur’ân, kıyâmet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir.” (Müslim, Müsâfirîn, 252, 253; Ahmed, V, 249, 251)

“Kim Kur’ân-ı Kerîm’i okur ve onunla amel ederse, kıyâmet günü ebeveynine bir tâc giydirilir. Bu tâcın ışığı, Güneş Dünya’daki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur’ân-ı Kerîm ile bizzat amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?” (Ebû Dâvûd, Vitir, 14/1453)

Kur’ân-ı Kerîm ile hemhâl olmak, Allah Teâlâ’nın râzı ve hoşnud olduğu sâlih amellerdendir. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ, güzel sesli bir peygamberin, Kur’ân’ı tegannî ile[1] ve yüksek sesle okumasından râzı olduğu kadar hiçbir şeyden râzı olmamıştır.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân 19, Tevhîd 32; Müslim, Müsâfirîn 232-234)

“Allâh, geceleyin iki rekât namaz kılan (ve Kur’ân okuyan) bir kulu dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemez. Allâh’ın rahmeti, namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır. Kullar, Kur’ân’la hemhâl oldukları andaki kadar hiçbir zaman Allâh’a yaklaşmış olamazlar.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 17/2911)

Kur’ân ile meşgul olmadığı için, bildiği sûreleri unutan insanların büyük bir günâha girdikleri bildirilmiştir.[2] Kalbinde Kur’ân’dan bir miktar bulunmayan kimse ise zâten harap olmuş bir ev gibidir.[3]

Yine Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:

“–Şüphesiz insanlardan Allâh’a yakın olanlar vardır!” buyurmuştu.

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Onlar kimlerdir?” diye sorulunca da:

“–Onlar, Kur’ân ehli, Allâh ehli ve Allâh’ın has kullarıdır!” cevâbını vermişti. (İbn-i Mâce, Mukaddime, 16)

Fahr-i Kâinât Efendimiz, insanların bir araya gelerek Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup anlama gayreti içinde bulunmalarından ziyâdesiyle memnûn olurdu. Nitekim böyleleri hakkında buyurmuştur ki:

“…Bir cemaat, Allah Teâlâ’nın evlerinden bir evde toplanıp Allâh’ın kitâbını okur ve onu aralarında müzâkere eder, anlayıp kavramaya çalışırlarsa, üzerlerine sekînet iner ve kendilerini rahmet kaplar. Melekler onları kuşatırlar. Allah Teâlâ da onları kendi nezdinde bulunanların arasında zikreder. Amelinin kendisini geride bıraktığı kişiyi ise, nesebi öne geçirmez.” (Müslim, Zikir, 38; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17)

Dipnotlar:

[1]. Tegannî, kelâmların en güzeli olan Kur’ân’ı ona yaraşır şekilde güzel sesle süslemek, okurken seste sevinç ve hüznü belli etmek, açıktan ve yüksek sesle okumak gibi mânâlara gelir. Tafsîlât için bkz. M. Yaşar Kandemir, İsmâil Lütfi Çakan, Râşit Küçük, Riyâzü’s-Sâlihîn -Tercüme ve Şerh-, İstanbul 2001, V, 118. [2]. Ebû Dâvûd, Salât, 16/461. [3]. Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 18/2913; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 1.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları