Kurban Kesmekle Yükümlü Olmanın Şartları
Kimler kurban kesmekle yükümlüdür? Kurban kesmekle yükümlü olmanın şartları
Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü sayılması için bulunması gereken şartlara “kurbanın vücup şartları” denir. Kurbanı sünnet sayanlara göre bunlar “sünnet oluşun şartları” sayılır.
KİMLER KURBAN KESMEKLE YÜKÜMLÜDÜR?
Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü sayılması için dört şartın bulunması gerekir:
1) Belirli mâlî güce sahip olmak,
2) Müslüman olmak,
3) Akıllı ve ergen olmak,
4) Mukîm olmak, yani yolcu bulunmamak, Buna göre; gayri müslimlere, akıl hastasına, küçük çocuklara, yolcuya ve yoksullara kurban kesmek gerekli olmaz.
Hanefîlere göre, kurban kesmeyi vâcip kılan zenginliğin ölçüsü, zekât ve fıtır sadakasında aranan zenginlik ölçüsüyle aynı olup, kişinin borçları ve temel ihtiyaçları dışında 20 miskal (96 gr) altına veya buna denk paraya yahut ticaret malına sahip olmasıdır. Ancak kurban konusunda zenginliğin üzerinden bir yıl geçmesi gerekmediği gibi, sahip olunan malın üreyen (nâmî) türden olması da gerekmez. Buna göre bayram günlerinde, borçlar düşüldükten ve gelecek bir yıl için ortalama aile harcamaları çıkarıldıktan sonra, geride 96 gr. (şer’î ölçüye göre 81 gr) altın veya bunun karşılığı kadar para ya da ticaret malı bulunun kimse kurban kesmekle yükümlü olur. Bu şartları taşımadığı halde, kurban alma gücü olan veya veresiye alsa bile bedelini ödeme gücünü kendinde gören kimse de kurban kesebilir.
Ebu Hanife ve Ebu Yusuf ile Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre kurbanla yükümlü sayılmak için akıllı ve ergen olmak şart olmayıp, gerekli mâlî güce sahip olan küçük çocuklar ve akıl hastaları adına da velileri tarafından kurban kesilmesi gerekir. Bu görüş sahipleri kurbanın mâlî bir ibadet oluşunu dikkate almışlardır. Çocuk veya akıl hastası, kendisi adına kesilen böyle bir kurbanın etinden yiyebilir.
İmam Muhammed’e ve Şâfiler’e göre ise, kurbanla yükümlülük için akıl ve ergenlik şarttır. Bu yüzden çocukların ve akıl hastalarının mallarından kurban kesilmesi gerekmez. Hanefîler’de fetvâya esas alınan görüş budur. Velileri kesecek olsa parasını tazmin etmeleri gerekir. Ancak bir kimsenin kendi malından küçük çocuğu için kurban kesmesi menduptur.[1]
Diğer yandan evli kadının harcamaları kocasına vâcip olduğu için, temel ihtiyaçları için bir bedel ayırmaksızın, nisabı aşan bir mala sahipse kurbanla yükümlü olur. Bu gibi bayanlar veya yetişkin çocuklar bizzat yükümlü olmakla birlikte kocası veya babası bunlar adına –bağış yoluyla- kurban keserse bu da yeterli olur.
Hanefîlere göre, yolcuya kurban kesmek vacip değildir. Çünkü Hz. Ebubekir ve Hz Ömer yolcu olduklarında kurban kesmezlerdi. Hz.Ali’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Yolcu olan kimseye cuma namazı da, kurban kesmek de vacip değildir.” [2] Yolcu için kurban kesmekte ve etinin değerlendirilmesinde bir takım güçlükler vardır. Bu nedenle yolcudan güçlüğü kaldırmak için, cuma gibi kurban da ona vâcip olmaz.[3]
Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre kurban kesmek yolcu için de sünnettir. Yalnız Mâlikîler’e göre hac sırasında sünnet olan, hedy kurbanıdır.[4]
Kesilecek kurbanın geçerli olması için ayrıca niyet etmek de şarttır. Çünkü hayvan ibadet için de, et elde etmek amacıyla da kesilebilir. Hz. Peygamber; “Ameller niyetlere göredir ve her kişi için niyet ettiği şey vardır.” [5] buyurmuştur.
Diğer yandan birden fazla kişinin ortak olmasının geçerli olduğu kurbanlarda, Allah’a yaklaşmayı istemeyip sadece et maksadıyla kesen kimsenin ortak olmaması da şarttır. Mesela; bir deve veya bir sığırda yedi kişi ortak olsa, içlerinden yalnız birisi et maksadıyla ortak olmuş bulunsa, hiç birisinin kurbanı sahih olmaz. Çünkü Allah’ın rızasını kazanmak kurbanı kesmekle gerçekleşir, bu ise parçalanma kabul etmez.[6]
Dipnotlar:
[1] İbnü’l-Hümâm, Tekmiletü Fethi’l-Kadîr, VIII, 67-70; Meydânî, Lübâb, III, 232 vd; İbn Âbidîn, age, V, 222. [2] Zeylâî bu iki rivayetin de garip olduğunu söylemiştir. bk. Nasbu’r-Râye, IV, 211. [3] İbnü’l-Hümâm, age, VIII, 71; Zeylâi, Tebyînü’l-Hakâik, VI, 3; İbn Âbidîn, age, V, 222. [4] İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, I, 415; Şirbinî, age, IV, 283; Bühutî, Keşşâf, III, 17 [5] Buhârî, Bed’ül-Vahy, 1; Müslim, İmâre, 155. [6] Kâsânî, age, V, 71; Zühayli, age, III, 605.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları