Küresel Su Krizine Karşı Alnabilecek Bireysel Önlemler Nelerdir?

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Adiller, Türkiye'nin iklim değişikliğinden çok ciddi etkilenen bir bölgede olduğunu ve bireysel tedbirlerle önemli miktarda su tasarrufu yapılabileceğini belirtti.

AA'nın "su" konusundaki dosya haberinin altıncı bölümünde su kaynaklarının daha verimli kullanılması için uygulanabilecek tasarruf yöntemleri ele alındı.

Küresel ısınma, iklim değişikliği, hızlı nüfus artışı ve kentleşme gibi faktörler nedeniyle son yıllarda su kaynaklarında büyük ölçüde kayıplar yaşanıyor. Su zengini ülkeler her geçen gün su stresi yaşayan ülkelere, su stresi yaşayan ülkeler ise su fakiri ülkelere dönüşüyor.

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2022 Faaliyet Raporu'na göre, toplam 112 milyar metreküplük su potansiyeline sahip olan Türkiye, yüzde 77'si tarımsal sulamada, yüzde 12'si bireysel tüketim amaçlı, yüzde 11'i ise sanayi faaliyetlerinde olmak üzere bu su varlığının 57 milyar metreküpünü kullanıyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de 2021 yılı kişi başı su kullanımı günde 146 litre olarak ölçülürken, evsel kullanımlarda kişi başı yaklaşık 5 damacanaya tekabül eden 93 litre su israf edildi.

Türkiye'de suyun en fazla kullanıldığı tarım sektörü başta olmak üzere sanayi, tekstil ve gıda endüstrisinde doğru su yönetimi politikaları büyük önem taşırken bireysel kullanımlarda basit tedbirler alarak tasarruf yapmak mümkün.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Çevre Sağlığı Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Adiller, hem farklı sektörlerde hem de günlük hayatta alınabilecek su tasarrufu tedbirlerini anlattı.

"Su stresi yaşayan bir ülkeyiz"

İklim değişikliği ve küresel ısınma sebebiyle yağış düzenlerinde meydana gelen bozulmaların suyun miktarında ve potansiyelinde azalmalara neden olduğunu söyleyen Adiller, hidrolojik olarak bakıldığında havza yönetiminin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, bu bağlamda toprak, canlı varlığı, bitki örtüsü, sanayi, tarım, hayvancılık ve beşeri ihtiyaçlar gibi farklı alanlarda uygulanacak doğru politikalarla suyun daha verimli kullanılmasının mümkün olduğunu ifade etti.

Adiller, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sadece suyu değil, suyun oluştuğu ve kullanıldığı bölgedeki suya bağlı olan her şeyin doğru yönetilmesi gerekiyor. Suyun hem miktarının hem de kalitesinin korunması lazım. Pek çok bölgede yaşadığımız temel sorunlardan bir tanesi de bu. Ülkemize bakıldığında çok yüksek bir su potansiyeli yok ve su stresi yaşayan bir ülkeyiz. Aynı zamanda da bazı su kaynaklarımız ağır kirlilik yükleriyle karşı karşıya. Suyun doğru yönetimi için tarımın, sanayinin, hayvancılığın, beşeri faaliyetlerinin tamamının tek bir elden doğru şekilde planlanması gerekiyor."

Sanayi faaliyetlerindeki atık suların arıtılarak yeniden kullanılabileceğine, tarımda ise geleneksel alışkanlıklar yerine modern sulama yöntemlerine geçilerek su tasarrufu yapılabileceğine dikkati çeken Adiller, yasalar ve yönetmeliklerle bu süreçlerin tüketicilere dikte edilmesi gerektiğini vurguladı.

Ülkelerin, su kaynakları bakımından "su zengini", "su stresi yaşayan" ve "su fakiri" olarak 3 kategoriye ayrıldığını, Türkiye'nin de 2000'li yıllardan itibaren su stresi yaşayan ülkeler sınıfına dahil olarak su fakiri bir ülke olma yolunda ilerlediği uyarısında bulunan Adiller, "İçinde bulunduğumuz Orta Doğu ve Akdeniz havzasına baktığımızda iklim değişikliğinden çok ciddi etkilenen bir bölgedeyiz. Ciddi bir kuraklık yaşıyoruz ve bu yıldan yaşadıklarımız, önümüzdeki yıllarda neler yaşayacağımızın bir göstergesi." diye konuştu.

Karbon emisyonlarının azaltılması yönündeki önlemlerin yeterli olmadığını, küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle hem kuraklığın hem de sel felaketlerinin aynı anda yaşandığını dile getiren Adiller, doğru planlamalarla suyun hem miktarının hem de kalitesinin korunmasına bugünden başlanmazsa gelecekte su savaşları çıkabileceği öngörüsünde bulundu.

Günlük hayatta alınabilecek tedbirler

Bireysel tasarrufun büyük etkiler yaratabileceği yorumunu yapan Adiller, günlük hayatta uygulanabilecek su tasarrufu tedbirlerini şu şekilde sıraladı:

"Bir musluk dakikada yaklaşık 10-15 litre su tüketiyor. 2 dakikalık diş fırçalama süresince fırçayı ıslatıp musluğu açık bırakırsanız 20-30 litre suyu kaybediyorsunuz ve bunu sabah akşam yapan bir aile 50 ila 100 litre su harcamış olur. Bulaşık makinelerinde su tüketimi yaklaşık 7 ila 14 litre arasında değişmektedir. Az su tüketen modellerin seçilmesi yılda binlerce litre su tasarrufu sağlayabilir. Benzer bir durum çamaşır makineleri için de geçerli. Ayrıca çamaşır ve bulaşık makinelerinin tam dolu çalıştırılması kullanım sayısını azaltacaktır. Haftada 1 kez daha az çamaşır yıkanmasıyla standart bir çamaşır makinesinin 40-80 litre arasında su tükettiği düşünülürse yılda minimum 2 bin litre su tasarrufu sağlayacaktır. Ayrıca su tasarruflu muslukların yaklaşık olarak yüzde 40-50 arasında daha az su tükettiği bilinmektedir. Bu oranlar göz önünde bulundurulduğunda tasarruflu muslukların kullanımıyla yine yılda binlerce litre su tasarrufu yapılabilir. Tek kişinin yapacağı şeyler küçümsenir ama 80 milyonu aşan bir nüfusumuz var. Bir litre kurtarsanız kitlesel katılımla beraber 80 milyon litrelik su tasarrufu sağlanmış olacak."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.