Kurtuluşun Sırrı
Dünya hayatı Müslüman için ekin ve hasat yeridir. Hayırlı hasatlar ve imtihanı kazanmak için neler yapmalıyız? Ayette müjdelenen felaha ermenin, kurtuluşun sırrı...
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“…Her bir nefis ve onu düzenleyene, ona hem fücûru (Allah’tan uzaklaştıran kötülükleri), gem de takvâyı (Allâh’a yakınlaşma yolunu/vuslatı) ilham edene yemin olsun ki, iç âlemini temizleyen, onu arındıran felâha ermiştir. Onu temizlemeyen, günahlarla örten ise felâkete uğramıştır.” (Şems, 7-10)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allâh’ım! Nefsime takvâsını ver ve onu tezkiye et! Sen onu en iyi tezkiye edensin. Sen onun velîsi vee Mevlâ’sısın.” (Müslim, Zikir, 73)
Cenâb-ı Hak, mühim bir hâdiseye dikkatlerimizi çekmek için Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın bazı âyetlerinde biz kullarına yemin üslûbuyla hitap eder. Yarattığı hârika bir varlığın, ya da bir mevzuun üzerine dikkati yoğunlaştırır. Bazı sûrelerde bu yeminlerin sayısı mevzuun ehemmiyetine göre artar.
7 Yemin Başlanan Sure
Meselâ; Cenâb-ı Hak, Şems Sûresi’ne tam yedi yemin ile başlamıştır. Hilkat hârikaları; güneş, ay, gündüz-gece, semâ, arz ve nefis üzerine tam yedi ilâhî kasemden sonra Cenâb-ı Hak bize, iç âlemimizdeki mücadele ve kavgayı bildirmiş ve kurtuluşun yegâne yolunu göstermiştir:
“…Her bir nefis ve onu düzenleyene, ona hem fücûru (Allah’tan uzaklaştıran kötülükleri), gem de takvâyı (Allâh’a yakınlaşma yolunu/vuslatı) ilham edene yemin olsun ki, iç âlemini temizleyen, onu arındıran felâha ermiştir. Onu temizlemeyen, günahlarla örten ise felâkete uğramıştır.” (Şems, 7-10)
Âyet-i kerîmelerde buyurulduğu gibi insanoğlunun nefsinde, bir tarafta nefsânî arzular ve fücur, bir tarafta ise takvâ vardır. Bir tarafta çamura saplanmak isteyen nefs, bir tarafta göklere kanat açmak isteyen ruh vardır.
Bu hususa temas eden Mevlânâ Hazretleri de buyurur ki:
“Ey Hak yolcusu! Gerçeği öğrenmek istiyorsan; Musa da, Firavun da ölmediler; bugün senin içinde yaşıyorlar, senin varlığına gizlenmişler, senin gönlünde savaşlarına devam ediyorlar! Bu sebeple birbirine düşman bu iki kişiyi kendinde araman gerekir!”
İşte insanoğlunun içinde duran bu düşmandan korunmasının yolu olan takvâ, hayatın her merhalesinde, ömrün her ânında elzemdir.
Mü’min, nefsiyle olan mücadelesini sadece belli cephelerde değil ancak bütün cephelerde sürdürürse felâha kavuşabilir. Yani îmandan ibâdetlere kadar, hayatımızın temelini oluşturan her meselede takvâ ölçüleri içinde yaşamak zarûrîdir.
Kaynak: Altınoluk Dergisi, 2g1d Hizmeti
YORUMLAR