Kutsal Emanetlerin 500 Yıllık Sergisi

Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinin ardından İstanbul'a getirilen, sonraki dönemlerde sayısı sürekli artarak paha biçilmez bir hazine haline gelen Kutsal Emanetler, Topkapı Sarayı'ndaki Has Oda'da 500 yıldır korunuyor ve sergileniyor.

Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinin ardından İstanbul'a getirilen, sonraki dönemlerde sayısı sürekli artarak paha biçilmez bir hazine haline gelen "Kutsal Emanetler", 500 yıldır korunduğu ve sergilendiği Topkapı Sarayı'ndaki Has Oda'da, ramazan ayında daha çok ziyaretçi çekiyor.

Hz. Muhammed'in hırkası, sakalı, Uhud Savaşı'nda kırılan dişinin saklandığı mahfaza, ayak izi, mektupları, oku ve kılıcı, su içtiği kabı, Hz. İbrahim'in tenceresi, Hz. Musa'nın asası, Hz. Davud, Hz. Ali, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in kılıcı, Hz. Yusuf'un cübbesi, Hz. Fatma'ya ait gömlek, hırka, seccade ve sandık gibi Peygamber asrının kokusunu ve bereketini bugüne taşıyan yüzlerce emanet, Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Dairesi'nde sergileniyor.

Peygamberlerin özel eşyalarının yanında Mekke ve Medine'ye ait parçalardan oluşan eserlerin de teşhir edildiği Kutsal Emanetler Dairesi, 24 saat okunan Kur'an-ı Kerim eşliğinde ziyaretçileri ağırlıyor.

PEYGAMBERİMİZE AİT EŞYALAR

Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sabri Küçükaşcı, Enderun avlusundaki Kutsal Emanetler Dairesi'nin padişahlar tarafından kullanılan Fatih Sultan Mehmet zamanındaki Has Oda'da olduğunu, buranın padişahın özel hayatını geçirdiği alan olarak bilindiğini söyledi.

Küçükaşcı, 1517 Mısır seferinden sonra Peygambere ait mukaddes eşyaların İstanbul'a getirildiğini anımsatarak, mukaddes eşyaların o zamandan beri bu odada muhafaza edildiğini belirtti. Küçükaşçı, mekanın, 18. yüzyıldan itibaren de sadece mukaddes emanetlerin sergilendiği alan olarak kullanıldığını vurguladı.

Odanın bir anlamda Topkapı Sarayı'nın özel alanı olduğunu vurgulayan Küçükaşcı, şöyle devam etti:

"Evlenme, padişah cenazeleri, padişah çocuklarının sünnet merasimleri, ramazan ayında Hırka-i Saadet ziyaretleri, kandiller, dini günler ve bayram törenleri burada yapılıyor. Hatta padişahlar tahta çıktıklarında da ilk cülus töreni buradan başlıyor. 1517'den beri mukaddes emanetlerin buraya getirilmesiyle birlikte Peygambere ait eşyalar burada sergilenmeye başlıyor. Osmanlı padişahları, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinden sonra bu eserlerin toplanması için özel ilgi göstermiş. Peygambere yakın olmanın, ona tabi olmanın, onun yolundan gitmenin bir gereği olarak eşyalar burada özel bir ihtimamla korunmuş."

HZ. OSMAN'IN KUR'ÂN'I RAMAZAN'DA SERGİYE ÇIKIYOR

Prof. Dr. Mustafa Sabri Küçükaşcı, Kutsal Emanetler Dairesi'ndeki Peygamberin şair Kab Bin Züheyre'ye hediye ettiği Hırka-i Saadet olarak bilinen hırkasının saltanat sembollerinden birisi haline geldiğini ifade ederek, Peygamberin sahabesi tarafından toplanan saç ve sakal tellerinin bir kısmının da Sakal'ı Şerif adıyla muhafaza edildiğini anımsattı.

Name-i Saadet olarak bilinen Peygamberin mektuplarının da sergilendiğini anlatan Küçükaşcı, dairede Peygamberin hayatının geçtiği Mekke ve Medine'ye ait Kabe örtüsü ve oluğu gibi eşyaların da yer aldığını kaydetti.

Hz. Osman'ın Mushaf'ı olarak bilinen Kur'an-ı Kerim'in de kutsal eşyalar arasında olduğunu dile getiren Küçükaşcı, "Bu Kur'an-ı Kerim çok özel bir muhafaza istediği için sadece ramazan aylarında sergiye konuluyor. Mukaddes emanetlere Osmanlı sanat ve kültürünün yansıması, hazinesi olarak da bakmak gerekir. Bunların muhafaza edildikleri örtüler, bohçalar, mahfazalar da dairedeki envanterde yer aldığı için 500 kadar eşya var. Eserlerin büyük bir çoğunluğu da sergileniyor." diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.