Kütüb-i Sitte ve Musannifleri

Kütüb-i Sitte nedir? Kütüb-i Sitte musannifleri kimlerdir?

Hicri III. Asırda yazılmış birçok hadis kitabı vardır. Bunlar arasında sahih hadisleri konularına göre bir araya getiren altı tanesi Kütüb-i Sitte adıyla meşhurdur. Bu eserler ve müellifleri şunlardır.

1.    Buharî: el-Câmiu’s-Sahîh

Muhammed b. İs­mail el-Buhârî, 194/810 senesinde Buhârâ'da doğmuştur. O’nun el-Câmiu’s-Sahîh adlı eseri, hadis kitapları arasında en sahih kitap olarak kabul edilir. Buharî, on yaşında iken hadise merak salmış ve ülkesinde bulunan bütün muhaddisleri dolaşarak onlardan hadis dinlemeye ve dinlediklerini de ezberlemeye başlamıştır.

On altı yaşında Abdullah İbnü'l-Mubarek ve Veki’ İbnü’l-Cerrah'ın kitaplarını ezberlemiş, sonra da hac yolculuğuna çıkmıştır. Mekke, Medine, Bağdat, Basra, Kûfe, Şam, Mısır, Buhâra, Merv, Belh ve Nişabur gibi şehirlere hadis öğrenmek için yolculuklar yapmıştır. Müslim ve Tirmîzî gibi bir çok muhaddisin hocasıdır.

Topladığı hadislerin en sahîhlerinden dört binini seçerek, bunları fıkıh bablarına göre tasnif etmiştir. El-Câmiu’s-Sahîh te mükerrerlerle beraber 7000 civarında hadis bulunur. Buharî, kitabında yalnız sahih hadislere yer vermeyi gaye edindiği içindir ki, bu kitap, hadis tarîhinde ilk sahîh hadis kitabı, Buharî de ilk sahih mu­sannifi olarak kabul edilmiştir.

2.    Müslim: el-Câmiu’s-Sahîh

Müslim İbnu'l-Haccac el-Kuşeyrî en-Neysâbûrî, 204/819 senesinde Nîsâbûr'da dünyaya gel­miştir. el-Câmiu’s-Sahîh adlı eseri Buharî'nin kitabından sonra, Kütüb-i Sitte'nin ikinci kitabı olarak kabul edilir. On dört yaşından itibaren hadis toplamaya başlamıştır. Bu maksatla, Irak, Hi­caz, Suriye ve Mısır'ın muhtelif şehir ve kasabalarını dolaşmıştır. Buharî'nin talebesi olup, ona son derece bağlı, saygılı ve onun hayranı olan bir kimse idi. Her hususta Buharî'ye uyması, onun Buharî gibi sahîh hadisleri içinde toplayan bir eser meydana getirmesini sebep olmuştur.

Müslim, bölümlere (bablara)  ayırdığı eserinde üç binden fazla hadisi bir araya getirmiştir. Ayrıca her hadisi, ilgili olduğu bâb’a yerleştirmek hususunda da büyük bir itina gös­termiştir. Bu bakımdan kitapta, mükerrer hadislere fazlaca yer verilmemiştir.

Daha önce de işaret ettiğimiz gibi, Buharî ve Müslim'in kitapları, hadis kitapları içinde en sahîh iki kitap sayılır ve bu iki kitaba Sahihân denilir.

Müslim, hadis konusunda başka eserler de yazmış ve (ö.261/875) senesinde doğduğu yer olan Nîsâbûr'da vefat etmiştir.

3.    Ebû Dâvûd: es-Sünen

Ebû Dâvûd Süleyman İbnu'l-Eş'as es-Sicistânî, (202/817) senesinde Sicistan'da doğmuştur. Küçük yaştan itibaren hadise merak sarmış ve hadis toplamak için Horasan, Irak, Suriye, Mısır ve Hicaz'ı dolaşmıştır. Bu seyahatleri sırasında binlerce hadis yazmış ve bunların arasından seçtiği 4800 hadisle Sünen adlı eserini meydana getirmiştir.

Ebû Dâvûd Sünen’inde naklettiği hadisleri sıhhat yönünden üç guruba ayırmıştır. Sahih olanlar, sahîh görünenler ve sahîhe yakın olanlar. Bunlar arasında, eğer bazı zayıf hadisler de yer almışsa, Ebû Dâvûd, bunların zayıf olduklarını da belirtmeyi ihmal etmemiştir.

Ahmed b. Hanbel ile görüşmüş ve ondan fıkhî konuları öğrenmiştir. İmam Tirmizî ve İmam Nesaî onun talebeleri arasında yer alır. Ebû Dâvûd, hayatının sonlarına doğru Basra'ya yerleşmiş ve  (275/888) senesinde orada ölmüştür.

4.    Tirmizî: es-Sünen

Ebû İsa Muhammed b. İsa et-Tirmizî, 209/824 senesinde Tirmiz'de doğmuştur. Her hadisçi gibi, o da küçük yaştan itibaren hadis toplamak için önce kendi ülkesindeki şeyhleri (muhaddisleri) dolaşmış sonra da diğer ülkelerin şehir ve kasabalarını ziyaret etmiştir. Buharî, Müslim ve Ebû Davud gibi hadis imamlarından ders almıştır. Tirmizî, hafızası son derece kuvvetli, zeki bir muhaddis idi.

Fıkıh bablarına göre tasnif ettiği Sünen’i diğer Sünen'lere nisbetle daha değişik konuları ihtiva etliği için “Cami”adıyla da şöhret kazanmıştır.

Tirmizî, Cami'de zikrettiği hadisleri, sahih, hasen ve zayıf olmak üzere üç gruba ayırmış ve naklettiği her hadisin ardından, onun sahih veya hasen olduğunu açıklamıştır. Hatta zayıf olarak belirttiği hadisin zayıflık sebebini açıklamayı da ihmal etmemiştir.

Tirmizî, (279/892) senesinde doğduğu yer olan Tirmiz'de vefat etmiştir.

5.    Nesa'î: es-Sünen

Ebû Abdurrahman Ahmed b. Şu'ayb en-Nesâ'î, 215/830 senesinde Horasan'ın Nesâ kasabasında doğmuştur. Küçük yaşından itibaren hadis öğrenmeye başlamıştır. Daha sonra da, hadis toplamak için bütün Horasan'ı, Hicaz'ı, Suriye ve Mısır'ı dolaşmıştır. Çeşitli savaşlara katılmış ve askerlere hadis dersleri de vermiştir.

Nesaî bir dönem kâdilık yapmış ve Şam’da Emevî halifeleri yararına hadis Mevzusı yönünde kendisine uygulanan baskılara karşı koyduğu için eziyet görmüştür. Bu yüzden Mekke’ye gitmiş ve (303/911) senesinde burada vefat etmiştir.

Nesa'î, hadis ilminde ve özellikle râvîlerin cerh ve ta'dîlinde, zamanının önde gelen, âlimlerinden biri olmuştur.

6.    İbn Mâce: es- Sünen

Ebû Abdillah Muhammed b. Yezîd b. Abdillah b. Mâce el-Kazvînî, 209/824 senesinde doğmuş, hadis toplamak için Rey, Basra, Küfe, Bağdat, Şam, Mısır ve Hicaz'a seyahat etmiştir. Hadis imamları, onun hafıza ve güven yönünden üstünlüğü üzerinde ittifak etmişlerdir.

İbn Mâce'nin Sünen'i, hadisçiler arasında fıkıh babları yönünden büyük kabul görmüş ve şöhret kazanmıştır.

İbn Mâce, (273/886) senesinde vefat etmiştir.

Bu müelliflerin hepsi sahih hadisleri bir araya getirmek için samimi gayretler göstermişlerdir. Hadis külliyatı içinde önemli bir yere sahip olan bu eserler, Peygamberimizin sünnetini ve ashabın uygulamalarını sonraki nesillere aktaran birer kaynak olmuşlardır.

Onlar Peygamberimizden kendilerine ulaşan rivayetleri büyük bir itina ile incelemişler ve kendi ölçütlerine göre doğru kabul ettikleri rivayetleri kitaplarına almışlardır. Bu büyük çaba bütün müslümanlar tarafından takdirle karşılanmıştır.

Ancak insan olmaları nedeniyle bazı rivayetlerin seçiminde hataya düşme ihtimalleri de gözden uzak tutulmamalıdır. Bu sebeple kitapların kendi arasında sahihlik derecesi bakımından farklar bulunabilir. Zira her bir müellif eserini oluştururken farklı ölçütler kullanmıştır.

Tasnifin altın çağı kabul edilen H. III. asırda ortaya çıkan bu altı eser, daha sonra gelen İslam âlimlerince en güvenilir hadis kaynakları sayılmışlardır.

İslam ve İhsan

ETBÂU'T TÂBİÎN’DEN SONRAKİ DEVRİN HADİS İLMİ YÖNÜNDEN ÖNEMİ

Etbâu't Tâbiîn’den Sonraki Devrin Hadis İlmi Yönünden Önemi

ETBÂU'T TÂBİÎN’DEN SONRAKİ DEVRİN HADİS İLMİ YÖNÜNDEN ÖNEMİ

Etbâu't Tâbiîn’den Sonraki Devrin Hadis İlmi Yönünden Önemi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.