“Lânete Sebep Olacak İki Şeyden Sakının” Hadisi

Peygamberimiz (sav.) “Lânete sebep olacak iki (şey)den sakının” buyuruyor...

Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem “lânete sebep olacak iki (şey)den sakının” buyurdu. Onlar da “O, iki şey nedir ey Allah’ın Rasûlü” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “İnsanların yoluna ve gölgelere abdest bozmaktır.” Buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 14/25; Bu hadis-i şerifi Müslim, Kitâb’ut-Tahâret, b. 20, n. 269, c. 1, s. 226’da tahriç etti)

Hadisin Açıklaması

İnsanların en şerlileri insanlara zararlı olanlarıdır. Yollar herkesin gelip geçtiği yer olduğu için, oraya abdest bozanlar her geçeni iğrendirmiş ve her geçenin tiksinip kötü söz söylemesine sebep olmuş olur. Bundan dolayı yollara abdest bozmak lânete sebep olan hallerden birisidir.

Gölgeler de herkesin istifade ettiği, altında dinlendiği nimetlerdir.

Gölgelere abdest bozanlar, orada dinlenmek isteyen herkesin tiksinip kötü söz söylemesine ve lanetine sebeb olur. Ne acıklı durumdur ki, pislenmemiş bir yol, kirletilmemiş bir pınar başı, idrar yapılmamış, bir gölge bulmak güçtür. Bunu yalnız çocuklarımız, değil yaşlılarımız da yapmaktadır. Hele mesire yerlerinde, pınarbaşları sarhoşların içki kokusu ve şişe kırığından, gölgeler de pislik kokusundan varılacak gibi değildir. Bu gibi çirkin işlerden sakınmalı, lânete uğramaktan korunmalıyız.

Lâineyn: Lânete sebep olduklarından mecaz olarak lânet edici denilmiştir. Bir de lânet edici, ism-i fail ise de Mel’un manâsında kullanılmıştır. Bu iki şeyi yapanlara halk lânet ettiği için lânet bu ikiye nisbet edilmiştir. (Bezl’ül-Mechüd c 1, s. 68)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KÜÇÜK ABDEST BOZMANIN YASAKLANDIĞI YERLER İLE İLGİLİ HADİSLER

Küçük Abdest Bozmanın Yasaklandığı Yerler ile İlgili Hadisler

İSLAM’DA TUVALET ADABI

İslam’da Tuvalet Adabı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.