Leyl Suresi 8. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Leyl Suresi 8. ayeti ne anlatıyor? Leyl Suresi 8. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Leyl Suresi 8. Ayetinin Arapçası:

وَاَمَّا مَنْ بَخِلَ وَاسْتَغْنٰىۙ

Leyl Suresi 8. Ayetinin Meali (Anlamı):

Kim de malını iyilik yolunda harcamada cimri davranır ve kendisini Allah’a muhtaç görmezse,

Leyl Suresi 8. Ayetinin Tefsiri:

Birinci gruptaki insanın tam zıddı olarak bu gruptaki insanın da üç belirgin vasfı öne çıkarılır. Her biri onun kötülüğünü resmeder:

    O insan cimridir. Malını harcanması gereken yerde harcamaz. Ya biriktirir yığar, veya sorumsuzca nefsânî yollarda harcar. Onu Allah için hayırlı yollarda kullanmaz.

    müstağnîdir. Kendisinin artık kimseye ihtiyacı olmadığını sanır. Özellikle Allah’a, O’nun rızâsına, vereceği sevaba ihtiyacı olmadığını düşünür. Allah’ı hatırına getirmez. Yaptığı işlerden Allah’ın hoşnut olup olmadığına aldırmaz. Sadece dünyadaki maddi menfaati için uğraşır durur. Bütün gayretini bu maksat için sarf eder. Kendinin zengin olduğunu, doyuma eriştiğini, en güzel sonucu peşinen bulduğunu, ilerisi için hiçbir ihtiyacı kalmadığını, artık günahlardan korunmak gibi bir derdinin bulunmadığını sanır.  Geleceği, âhireti hiç hesaba katmadan malıyla, dünya lezzetleriyle itminân bulur. Âhiret nimetlerine ihtiyacı kalmadığını zanneder.

Şu âyet-i kerîme onun bu gaflet haline ne güzel anlatır:

“Mahşer günü huzurumuza çıkacaklarını hiç hesaba katmayan, dünya hayatını âhirete tercih ederek nihâî mutluluk, tatmin ve huzuru onda arayan ve hem kevnî hem de kavlî âyetlerimize büsbütün ilgisiz kalanlar var ya, kazandıkları günahlar yüzünden onların varacağı yer cehennemdir.” (Yûnus 10/7-8)

    O, “en güzeli” yalanlar. Kur’ân-ı Kerîm’in ve Peygamber (s.a.s.)’in haber verdiği itikat, ibâdet, muâmelât ve ahlâk ile ilgili ne kadar güzel haberler, esaslar varsa hepsini yalan sayar. İyilerin, iyilik yapanların cennete gideceğine, asıl mükâfatlarını orada alacaklarına inanmaz. Hâsılı Allah’a ve âhirete imanı yoktur.

Bu tip insanlara va’dedilen de “en zor olanın kolaylaştırılması”dır. İnanmadığı için ibâdetleri, güzel işleri yapmak ona zor gelir. Bunların yapmaktan hoşlanmaz. Buna mukâbil günahları işlemek kolaylaşır. Kötü işleri yapmaktan zevk alır. Kötüyü iyi sanır. Şehvetleri gözünde süslü hale gelir. Böyle yapa yapa alçalır. Sonunda ölüp kabir çukuruna, oradan da cehennem çukuruna yuvarlandığı vakit, o çok değer verdiği malı mülkü kendisine hiçbir fayda sağlamaz. Şu âyet-i kerîmeler bu tip kimselerin hâline ışık tutar:

“…Allah kimi de sapıklığa düşürmek isterse, onun göğsünü göğe yükseliyormuşçasına dar ve sıkıntılı yapar. Allah, iman etmeyenlerin başına böyle belâ ve sıkıntılar yağdırır.” (En‘âm 6/125)

“Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Doğrusu namaz çok ağır ve çetin bir iştir. Ancak o, Allah’a duyduğu derin saygıdan kalbi ürperenlere ağır gelmez.” (Bakara 2/46)

İnsanları bekleyen böylesine değişmesi imkansız gerçek bir sonuç olduğu içindir ki Cenab-ı Hak, onlara doğru yolu göstermeyi üzerine alıyor:

Leyl Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Leyl Suresi 8. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.