“Leyladan Mevlaya Geçiştir Aşk” Sözünden Kasıt Nedir?
Erkekle kadın arasındaki muhabbet konusu mecâzî aşk olarak görülmekte ve bunun ilâhî aşka köprü olduğundan bahsedilmektedir. Bunun sebebi nedir? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz anlatıyor...
Sûfîlere göre erkeğin kadına olan muhabbeti Allah’a muhabbetin bir eseri olarak değerlendirilir. Çünkü ârifler kadında, Hakk’ın ışığını görür.[1] Nitekim Kur’an’da da: “Biz her şeyi bir nefsten yarattık. Eşini de ondan yarattık”[2] buyrulur. Bu yüzden tasavvufta aşk denilince genelde ilâhî aşk anlaşılmakla birlikte mecâzî aşk da makbûl sayılmıştır. Mecâzî aşk nezih bir duyguyla karşı cinse olan sevgidir. Nitekim İbn Arabî’nin Fusûs’unda yer alan sûfiyâne bir beyit mecâzî aşkı çok güzel özetlemektedir:
Halk nezdinde benim âşıklığım sıhhat buldu,
Ancak kimse bilmedi, benim aşkım kime oldu?[3]
Sultânu’l-âşıkîn unvânının sâhibi İbn Fârid ise diğer bütün ârifler gibi mutlak cemâli mukayyed cemâlde görmekte ve âlemdeki her güzelliği Hakk’ın cemâliyle îzâh etmektedir. Bu anlayış mecâzî varlıklardaki âriyet ve emânet güzelliğin, ilâhî kaynaklı olduğunun bir ifâdesidir. Nitekim o şöyle demektedir:
Her güzel kadın ve her yakışıklı erkeğin güzelliği
O’nun güzelliğinden ödünç alınmadır.[4]
Bu anlayış tevhîd tezâhürüdür. Her şeyin sâhibi ve her fiilin fâili olarak Allah’ı gören insan, sonuçta kendi varlığından geçerek Hakk ile kâim olduğu gerçeğini yakalar. Bu duyguya eren de benlikten kurtulur, fizîkî güzelliği de, maddî varlığı da kendinde emânet görerek bunlarla övünmek yerine Hakk’a şükretmenin yolunu arar. Bu ise insânî ilişkilerde mistik bir tavrın, sağlam bir tevekkül ve teslîmiyetin tezâhürü demektir.
Mecâzî aşka tutulan kişinin kalbî hassâsiyet ve inceliği artar. Böyle bir kalb de ilâhî aşka yönelmeye müsâit bir hâle gelmiş olur. Bundan sonra mecâza takılıp kalmadan hakîkî aşka yönelmek esâstır. Çünkü mecâz hakîkate götüren köprüdür.
[1]. Bkz. Mesnevî, I, b. 2437.
[2]. el-A’râf, 7/189.
[3]. Fusûsu’l-hikem, s. 218; trc: s. 333.
[4]. İbn Fârid, Dîvân, s. 113, et-Tâiyetu’l-kübrâ, b. 242, nşr: Abdulhâlik Mahmûd, Mısır 1984.
Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları
YORUMLAR