Madde Madde İhram Yasakları Nelerdir?

İhram yasaklarına uymanın hükmü nedir? İhram Yasakları nelerdir ? İhram yasaklarına uymamanın cezaları nelerdir?

Hac veya umre yapmak üzere ihrama giren kimse, daha önce helal olan bazı şeyleri, ihram süresi içinde kendisine haram kılmış olur. Haram kılınan bu şeylere “ihram yasakları” denir.

Niyet edip telbiye getirerek ihrama girdikten sonra söz, fiil, davranış ve giyim ile ilgili bir takım yasaklara başlamaktadır. Bu yasaklara uymak vaciptir. İhram yasaklarını ihlal etmek cezayı gerektirir.

Yüce Allah, “Hac (ayları), bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. (Ahiret için) azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma)dır. Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten sakının” Peygamberimiz (sas) “Kim hac yapar da kötü söz söylemez, cinsel ilişkide bulunmaz ve günah işlemezse (kul hakları hariç)annesinden doğduğu günkü gibi (tertemiz olarak) döner” buyurmaktadır.

İhramlı için konulan yasaklar, hacıya, hiçbir canlıya zarar vermeme, bütün yaratıklara şefkat ve merhamet gösterme, zorluklara sabretme, düzenli ve disiplinli yaşama melekesi kazandırır. Bu eğitimden geçen Müslümanlar, önce zararsız olma, ardından da çevresine yararlı olma olgunluğunu tadarlar.

İhramla birlikte yasakların başlaması, Allah’la buluşmaya niyet edilmesi, Allah’ın huzuruna tövbe edilerek gelinmesi ve kişinin elinden geldiği kadar bütün günahlardan uzaklaşması; kulun kendisi için yeni bir sayfa açması şeklinde de anlaşılmalıdır. İhram içindeki hacı, artık beşerî özellikler değil melekî melekeler peşinde olacaktır. Tıpkı melekler gibi Allah’a asla isyan etmeyecek, ne emrolunmuşsa onu yapacaktır. En azından hac süresince nefis ve şehvet gibi, beşerî zafiyetlerinden uzak kalacak, elde ettiği yeni melekeleriyle âdeta melekleşecektir. Giydikleri beyaz örtüler içinde hacılar, sanki barış bayraklarını açmış, barışın sembolü olan beyaz güvercinlere dönmüşlerdir. Harem bölgeye, dokunulmazlık alanına, savaşsız bölgeye, barış alanına girmişlerdir. Her biri, önce Rabbiyle barışık olduğunu, sonra kendisiyle barıştığını ve nihayet bütün kardeşleriyle barışmaya geldiğini ilan etmektedir.

Barışın sembolü olan ihram, bu barışı sağlamaya yönelik olarak hacının, şeytana, şehvetine ve nefsine karşı giriştiği görünmez savaşta zırhı olacaktır. Normal bir zırh, kişiyi karşıdan gelen darbelere karşı korurken, işbu ihram zırhı, sahibini öncelikle nefsine, şehvetine ve şeytana karşı koruyacaktır. Tıpkı Hz. Peygamber’in “Oruç, sahibi için bir kalkandır” (Müslim, “Sıyâm”, 162) benzetmesinde olduğu gibi, ihram da kişiyi dahilî ve haricî bütün darbelere karşı koruyacak kadar güçlü bir kalkandır.

Haccın başka bir boyutu da ölümü, dirilişi ve mahşeri hatırlatmasıdır. Beyaz kefenlere bürünen Müslümanlar, âdeta ölümün ve ölüm ötesi hayatın bir provasını gerçekleştirirler hacda. Statüleri ne olursa olsun, bütün Müslümanlar aynı kıyafetler içinde, kardeşliklerini ve Allah’ın huzurunda eşit olduklarını gösterirler bedenleriyle. İhramla ölümü tadarlar, Arafat’ta diriliş ve mahşeri yaşarlar ve bu ruh ile Allah’ın huzuruna çıkarlar. Hem “ölmeden önce ölme” bilincini, hem de manevî dirilişi kazanmaya çalışırlar. Böylece onlar, önemli bir irade egzersizi yapmak suretiyle ilahî iradeye boyun eğmeye hazır olduklarını kendilerine telkin ederler.

Cezalar”; bedene, dem, sadaka-i fıtır ve oruç olmak üzere 4 çeşittir.

Bedene”, deve ve sığır cinsinden kurban; “dem” koyun ve keçi cinsinden kurban demektir.

Sadaka-i fıtır”, fitre miktarı sadaka vermektir. Bu da bir insanı sabah akşam doyuracak gıda ya da bunun karşılığı paradır. Kırân haccı yapan bir kimseye, ihram yasaklarından birine riayet etmemesi halinde biri umrenin, diğeri de haccın ihramı için iki ceza gerekir. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre, ihram yasaklarıyla ilgili ihlaller için tek ceza yeterlidir.

İhram yasakları ve bu yasaklara uymamanın cezaları şunlardır:

1. Giyim Yasakları ve İlgili Cezalar

a) İhramlı iken bir gündüz veya bir gece süreyle her hangi bir giysi ve ayakkabı giymek, sarık takmak, şapka ve takke giymek; dörtte birini kaplayacak şekilde başa sargı sarmak veya bandaj geçirmek ve yüzü örtmekle dem; giyim süresi bir gün veya bir geceden az olursa sadaka-i fıtır gerekir.

b) Yara bulunması gibi bir zaruret sebebiyle giysi giymek veya başa sargı sarmak durumunda dem veya üç gün oruç ya da altı fakire birer sadaka-i fıtır vermek gerekir.

c) Başın dışında vücudun her hangi bir yerine yara, kırık ve çıkık gibi her hangi bir sebeple sargı sarmaktan dolayı ceza gerekmez.

ç) Kadınlar ihramlı iken elbiselerini ve ayakkabılarını çıkarmazlar, ancak yüzlerini açık tutmaları gerekir. Yüzlerini bir gündüz veya bir gece süreyle örtmeleri dem; bir gündüz ve bir geceden az olursa sadaka-i fıtır gerekir. Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre erkeklerin yüzlerini örtmeleri ceza gerektirmez.

İhramlı iken dikişli de olsa bele kemer ve kuşak bağlamak, boyunda çanta taşımak, kol saati, künye, yüzük ve benzeri şeyler taşımak, ceket veya pardesüyü giymeksizin omuza almak, başkalarına elbise giydirmek, şemsiye kullanmak, kadınların eldiven takmaları ve terlik bulunamaması halinde ayakkabının arka kısmının topuklarını ve aşık kemiklerini açıkta bırakacak şekilde kesilerek giyilmesi ceza gerektirmez.

2. Güzel Koku Sürünme Yasakları ve İlgili Cezalar

a) İhramlı iken vücuda, yatılacak yere veya ihram örtüsüne koku sürmek, jöle, ruj, oje, briyantin, parfüm ve sprey kullanmak cezayı gerektirir. Kullanılan bu maddelerin etkisi bir gündüz veya bir gece sürerse dem, daha az sürerse sadak-i fıtır gerekir.

b) İhramlı bir kimsenin uzuvlarından birinin tamamına koku sürmesi veya muhtelif organlardan koku sürülen yerlerin toplamı bir organ kadar olursa dem; koku sürülen kısım bundan az olursa sadaka-i fıtır gerekir. Koku sürülmesi konusunda baş, sakal ve bıyık ayrı ayrı birer organ sayılır.

c) Vücudun tamamına veya birkaç organına aynı yerde bir seferde koku sürülürse bunların hepsi için bir dem yeterlidir. Birkaç organa ayrı ayrı mekanlarda koku sürülmesi halinde ise her bir organ için bir dem gerekir.

ç) Göze üç defa kokulu sürme çekmek dem, bir iki defa çekmek ise sadaka-i fıtır gerektirir.

d) Vücuda sürülen koku ve benzeri şeylerin ceza gerektirmesi için, etkisinin bir gün veya bir gece süreyle kalması şart değildir. Koku sürülmesiyle ceza gerekir.

e) Ekeklerin ihram örtülerinin, kadınların da elbiselerinin eni boyu birer karıştan fazla bir kısmına koku sürmeleri dem; daha az miktarda sürmeleri sebebiyle sadaka-i fıtır gerekir

f) İhramlı iken saçları boyamak veya kına yakmak dem gerektirir.

Şafiî mezhebine göre kına, koku cinsinden sayılmadığı için ceza gerektirmez.

Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre kokulu da olsa sabun kullanılması caizdir.

İhramlı iken tedavi amacıyla merhem veya kokusuz krem sürmek, güzel koku koklamak, koku satılan dükkanlara girip orada beklemek ve başkalarına koku sürmek ceza gerektirmez.

3. Saç ve Tüyleri Giderme Yasağı ve İlgili Cezalar

İhramlı iken saç, sakal, bıyık, koltuk altı ve kasık tüyleri ile vücudun her hangi bir yerindeki tüyleri tıraş etmek veya her hangi bir şekilde gidermek ceza gerektirir.

a) Başın yahut sakalın tamamını veya en az dörtte birini tıraş etmek ya da kısaltmak dem, bundan daha az kısmı tıraş etmek sadaka-i fıtır gerektirir.

b) Başın, sakalın, koltuk altlarının ve bedendeki bütün tüylerin aynı mekânda birlikte tıraş edilmesi durumunda bunların tamamı için bir dem; bunların ayrı ayrı mekânlarda tıraş edilmeleri halinde her biri için ayrı bir dem gerekir.

İmam Muhammed’e göre bu cezalar ihlalin yapılmasından sonra ödenmemiş ise bilahare hepsi için bir dem yeterli olur.

c) Ensenin tamamını tıraş etmek dem; ensenin bir kısmını, bıyığın tamamını veya bir kısmını tıraş etmek sadaka- i fıtır gerektirir.

ç) Koltuk altlarından birinin veya her ikisinin tüylerini gidermek dem; birinin tüylerinden bir kısmını veya miktarı ne olursa olsun göğüs, bacak ve kollardaki tüyleri gidermek sadaka-i fıtır gerektirir.

d) İhramlı bir kimsenin, ihramsız bir kimseyi tıraş etmesi sadaka-i fıtır gerektirir.

Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre ihramlı kimsenin ihramsız bir kimseyi tıraş etmesinden dolayı ceza gerekmez.

Malikî mezhebine göre ihramlının ihramsız kimseyi tıraş etmesi dem gerektirir.

e) Kaşınırken saçtan veya sakaldan üç tel düşerse, yarım sadaka-i fıtır gerekir.

Hastalıktan dolayı dökülen saçlar için ceza gerekmez.

4. Tırnak Kesme Yasağı ve İlgili Cezalar

İhramlı iken el veya aykaların tırnaklarını kesmek cazayı gerektirir.

a) El ve ayakların bütün tırnaklarının aynı zaman ve

mekânda bir defada kesilmesi halinde bir dem; ayrı ayrı yerlerde kesilmesi halinde her bir el ve ayak için ayrı ayrı dem; el veya ayakların her birinin dörder veya daha az sayıda

tırnaklarının kesilmesi halinde kesilen her bir tırnak için bir sadaka-ı fıtır gerekir.

Kırılan tırnakların koparılması veya kesilip atılması ceza gerektirmez.

b) İhramlı kimsenin, ihramlı veya ihramsız başka birinin tırnaklarını kesmesi sadaka-i fıtır gerektirir.

Şafii, Malik ve Hanbelî mezheplerine göre ihramsız bir kimsenin tırnağını kesmek ceza gerektirmez.

5. Cinsel İlişki Yasağı ve İlgili Cezalar

İhramlı iken cinsel ilişkide bulunmak cezayı gerektirir.

a) İhrama girdikten sonra Arafat vakfesini yapmadan önce cinsel ilişkide bulunan hacı adayının haccı bütün mezheplerin ittifakı ile fasit olur. Bu kimse, haccı tamamlar. Ertesi yıl veya imkan bulduğu en kısa zamanda ifsad ettiği haccını kazâ eder. Ayrıca ihram yasağına uymadığı için kendisine dem;

Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre bedene gerekir.

b) Arafat vakfesinden sonra, tıraş olup ihramdan çıkmadan

(yani ilk tahallülden) önce cinsel ilişkide bulunan kimsenin haccı fasit olmaz ancak bedene gerekir.

Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre Arafat vakfesinden sonra, birinci tahallülden önce cinsel ilişkide bulunan kimsenin haccı fasit olur. Bu kimse haccını tamamlar. Daha sonra haccını kaza eder ve ihram yasağını ihlal etmesi sebebiyle bedene keser.

c) İlk tehallülden sonra henüz ziyaret tavafını yapmadan önce cinsel ilişkide bulunan kimsenin Hanefi, Şafii ve Hanbelî mezheplerine göre haccı bozulmaz, ancak dem gerekir.

Hanefî mezhebine göre kıran haccı yapan kimse bu yasağı işlerse kendisine biri hac, diğeri de umre için olmak üzere iki dem gerekir.

Hanbelî mezhebine göre bu fiili işleyen kimsenin, ziyaret tavafını yapabilmesi için yeniden ihrama girmesi gerekir.

ç) Umre için ihrama girdikten sonra umre tavafının en az dört şavtı yapmadan önce cinsel ilişkide bulunan kimsenin umresi fasit olur. Bu kimise umresini tamamlar ve ihramdan çıkar. Daha sonra bozulan umresini kaza eder ve yapılan ihlal sebebiyle bir dem gerekir.

Şafiî mezhebine göre umrenin her hangi bir aşamasında, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre sa’y yaptıktan sonra tıraş olmadan önce cinsel ilişkide bulunan kimsenin umresi bozulur.

Bu umrenin kaza edilmesi ve ihram yasağını ihlalden dolayı da bir dem gerekir.

d) İhramlı iken eşini şehvetle öpmek, okşamak, sarılıp kucaklamak gibi davranışlar dem gerektirir.

e) Boşalma olsa bile şehvetle bakmak veya düşünmekten dolayı ceza gerekmez.

f) Mastürbasyon sonucu boşalma olursa dem gerekir, boşalma olmazsa her hangi bir ceza gerekmez.

Şafiî mezhebine göre ihramlı kimsenin eşiyle sevişmesi veya istimna yaparak boşalması halinde dem; üç gün oruç tutma veya fakirlere altı fitre miktarı sadaka verme şıklarından birini tercih etme muhayyerliği vardır.

6. Kara Hayvanlarını Avlama Yasağı ve İlgili Cezalar

Hac veya umre için ihramda bulunan kimselerin, kara hayvanlarını avlamaları cezayı gerektirir. Bu yasağın delili aşağıda zikredilen ayet ile hadistir:

“Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâbe’ye hediye olarak varmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki adil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allahmutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.” Mâide, 5/95.

“Allah Mekke’yi haram (dokunulmaz) yapmıştır. Benden önce kimseye helal kılınmamış ve benden sonra kimseye de helal kılınacak değildir. (Sadece Mekke fethi sırasında) gündüzün bir vaktinde bana helal kılındı. Bundan sonra artık buranın otları biçilmez, ağaçları koparılmaz, av hayvanları ürkütülmez, (Sahibini bulmak amacıyla) ilân eden kişi dışında hiç kimse buranın yitiğini alıp götüremez.” İhramlı kimse karada yaşayan her hangi bir av hayvanını avlasa;

a) Bu hayvanın kıymeti takdir edilir.

b) Belirlenen meblağ her birine bir fitre miktarı olmak üzere Harem’deki fakirlere dağıtılır.

c) Veya her fitre miktarı için bir gün oruç tutulur.

d) Veya bu meblağ ile bir hedy satın alınabiliyorsa, Harem bölgesinde bir hedy kesilir.

e) Takdir edilen meblağ hedy bedelinden fazla ise, artan kısmın sadaka olarak dağıtılması gerekmez.

İhramlı olsun olmasın bir kimsenin; yılan, akrep, kuduz köpek ve fare gibi zararlı hayvanları öldürmesi, kurumuş ot ve ağaçları kesip koparması yasak değildir.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

İHRAM YASAKLARINA UYMAMANIN CEZASI

İhram Yasaklarına Uymamanın Cezası

İHRAM YASAKLARINA UYMAMANIN CEZASI

İhram Yasaklarına Uymamanın Cezası

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.