Mahfiyet Ne Demek?
Mahfiyet: Gizlilik, saklılık, tevâzû anlamlarına gelir.
MAHFİYET KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER
Bir gün mürîdleri, Şâh-ı Nakşibend Hazretleri’nden kerâmet istemişlerdi. Hazret buyurdu ki:
“–Bizim kerâmetimiz açıktır. İşte bakınız; omuzlarımızdaki bunca günah yüküne rağmen hâlâ ayakta durabiliyor ve yeryüzünde yürüyebiliyoruz. Bundan daha büyük kerâmet mi olur?..”
Ardından tasavvufta mühim olan husûsun kerâmet değil, istikâmet olduğunu bir kez daha hatırlatarak şöyle
buyurdular:
“–Bir kimse bir bahçeye girse ve oradaki ağaçların her bir yaprağının dile gelip; «Ey Allâh’ın velîsi
merhabâ!» diye seslendiğini duysa, gerek zâhiren, gerek de bâtınen bu sese aslâ iltifat etmemelidir! Bilâkis
kulluktaki gayret ve azmi daha da ziyâdeleşmelidir.”
Bunun üzerine bâzı mürîdleri:
“–Efendim, ne kadar üzerini örtseniz de, sizden de zaman zaman kerâmet zâhir olmakta!..” dediler.
O büyük tevâzû âbidesi Hak dostu:
“–O müşâhede ettikleriniz, mürîdlerimin kerâmetleridir.” buyurdu.
Çünkü o, büyük bir mahfiyet hâli, yâni mânevî derecesini gizleme duygusu içerisindeydi. Bu yüzden de henüz hayatta iken söz ve kerâmetlerini yazmak isteyen mürîdi Hüsâmeddîn Hâce Yûsuf’a müsâade etmemişti.
*****
Evliyânın bir kısmı Hazret-i Âdem sıfatlı; bir kısmı Hazret-i İbrâhim, Hazret-i Mûsâ, Hazret-i Îsâ sıfatlı; bir kısmı da Muhammediyyü’l-meşrebdir. Bunların da bir kısmı mârifet ehli, bir kısmı muhabbet ve gönül ehli, bir kısmı muâmele ehli, bir kısmı tevhîd ehlidir; bir kısmı da sıfatsızdır, yâni mahfiyet ve gizlilikler içindedir.”
*****
Kendini tanıyanlar, hiçbir zaman kibre ve gurura düşmez, bilâkis tevâzularını artırır ve mahfiyete bürünürler.
*****
Cenâb-ı Hak, hanıma tesettürü de bir mahfiyet olarak farz kılmıştır. Cenâb-ı Hak, erkeğin vücûdunu dümdüz yaratırken kadının vücûdunu cazibeli yaratmıştır. Bu sebeple de “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini (cilbab) üstlerine almalarını söyle.” (el-Ahzâb, 59) buyurmaktadır.
YORUMLAR