Mahşer Günü Müslümanlara Sorulacak Soru!
Mahşer günü nicelerinin yakamıza yapışıp; “‒Sen, senden öncekilerin ihlâslı gayretleri neticesinde İslâm ile müşerref olmuştun. İslâm nedir, îman nedir biliyordun. Bana niçin anlatmadın? Benim ateşten âzâd olmam için, niçin yardımını esirgedin?!” diyeceğini unutmamamız îcâb eder.
Bunun için, bir mü’minin önce kendi gönlünü fethetmesi, yani kalbini yalnızca Cenâb-ı Hakk’ın tâlimatlarına, Peygamber Efendimiz’in terbiye ve tezkiyesine açması elzemdir. Böylece selîm bir kalp elde edebildiği nisbette, mü’min; İslâm şahsiyetini temsil etmeye başlayacaktır. Yani söz ve fiilleri;
اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ
“Kişi, sevdiğiyle beraberdir.” sırrınca Allah Rasûlü’nün sünnetini, İslâm’ın zarâfetini aksettirmeye başlayacaktır. Bir dergâh hâline gelen gönül, şefkatle çarpacak, ihlâs ile hizmet ve fedâkârlığa koşacaktır.
DÜNYANIN MUHTAÇ OLDUĞU HAMLE
Samimî îman ve İslâm ahlâkının güzelliği; bu kıvâma ermiş ruhlardan taşarak, etrafındaki gönülleri yeşertir, fetheder hâle gelecektir.
İşte gerçek fetih budur.
Dün, bugün ve yarın, dünyanın muhtaç olduğu hamle budur.
Unutmamalı ki;
Kendilerinin ve bütün insanlığın düşmanı olarak yaşayan Atillâ, İskender ve emsalleri, açtıkları zulüm çukurlarında helâk oldular. Bedbaht ve zâlimâne başarıları, fânî tarihin çöplüğünde kendileri için ebedî bir âfete dönüştü.
GÖNÜLLERİNİ DERGÂH HÂLİNE GETİREN HAK DOSTLARI
Fakat gönüllerini dergâh hâline getiren, bu vesileyle dostluğun ilâhî kaynağına erişen Hak dostları, Hazret-i Mevlânâ, Şâh-ı Nakşibend, Yûnus misâli gönül sultanları; açtıkları gönül kapılarında cennet eşiği oldular. Muhteşem ve müstesnâ başarıları, fânî tarihin altın sayfalarında kendileri ve takipçileri için ebedî bir saâdete dönüştü.
Cenâb-ı Hak, başta Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem-Efendimiz olmak üzere, sahâbe-i kiram ve fatih ecdâdımız gibi bizleri de gönül fütuhâtında muzaffer ve muvaffak olan bahtiyar kullarından eylesin.
Güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha kıymetli olan, bir tek gönlü de olsa hidâyete eriştirmeye vesile olma saâdetine Rabbimiz bizleri de vâsıl eylesin.
Âmîn!..
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2013 Ay: Mayıs Sayı: 99