Mâide Suresi 1. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Mâide Suresi 1. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 1. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Mâide Suresi 1. Ayetinin Arapçası:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَوْفُوا بِالْعُقُودِۜ اُحِلَّتْ لَكُمْ بَه۪يمَةُ الْاَنْعَامِ اِلَّا مَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ غَيْرَ مُحِلِّي الصَّيْدِ وَاَنْتُمْ حُرُمٌۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ مَا يُر۪يدُ

Mâide Suresi 1. Ayetinin Meali (Anlamı):

Ey iman edenler! Yaptığınız anlaşmaları tam olarak yerine getirin. Harâm olduğu size bildirilen ve bildirilecek olanların dışındaki hayvanların eti size helâl kılındı. Ancak ihramlı iken avlanmanız helâl değildir. Şüphesiz Allah, dilediği hükmü verir.

Mâide Suresi 1. Ayetinin Tefsiri:

“Yaptığınız anlaşmalar” diye tercüme edilen اَلْعُقُودُ (ukûd), “akd” kelimesinin çoğuludur. “Akd” sözlükte “ipin iki ucunu birbirine bağlamak, sağlam bağ ve düğüm” gibi mânalara gelir. Bundan hareketle “belgeye bağlanmış anlaşma”ya akit denilmiştir. Burada gerek fertler arasında, gerek fertle toplum arasında, gerek toplumlar ve devletler arasında gerekse adak ve yemin gibi kul ile Allah arasında bağlayıcı olan ve yerine getirilmesi gereken bütün sözleşmeler kastedilmiştir. Mü’minler, bu sözleşmelerin gereği neyse onu tam olarak yerine getirmekle mesuldürler. Kur’ân-ı Kerîm, tarafların dinî ve etnik kimliklerine bakmaksızın sözleşmelere riâyet etmelerini mü’minlere emrederek, sözleşmelerin bağlayıcı olmasının hukukun temel niteliklerinden biri olduğunu ortaya koymuştur. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s.), bütün akitlerle birlikte, gayri müslimlerle yapmış olduğu akitlerin yerine getirilmesine de son derece önem vermiştir. (bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 325)

Resûl-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz, işlenen bir kısım günahların ve bunlar içinde de ahdi bozmanın sebep olacağı feci akıbetleri şöyle haber verir: “Bir toplumda hile ve sahtekârlık baş gösterirse Allah onların kalplerine korku salar. Bir cemiyette zina yaygınlaşırsa, orada ölümler artar. Bir kavim ölçü ve tartıyı eksik tutarsa orada rızık darlığı baş gösterir. Bir kavimde adâletsizlik yaygınlaşırsa orada kanlı hâdiseler artar. Ve bir millet ahdini bozarsa Allah onlara düşmanı musallat eder.” (Muvatta, Cihad 26)

Eşyada aslolan mübâhlıktır, helâlliktir. Bu bakımdan Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet-i seniyye ile haram kılınanlar haricinde bütün hayvanların etleri helâldir.  اَلْبَه۪يمَةُ (behîme), karada ve denizde yaşayan dört ayaklı hayvanları ifade eden bir kelimedir. اَلُأنْعَامُ (en‘âm) ise deve, sığır, koyun ve keçi gibi evcil hayvanları (bk. En‘âm 6/142-144), bunlarla birlikte ceylan, geyik ve benzeri gibi eti yenen yabani hayvanları da içine alır. Pençeli ve yırtıcı hayvanlar ile at, eşek ve katır gibi tek tırnaklı hayvanlar ise bu gruba dâhil değildir. Etlerinin yenmesi haram kılınan hayvanlar bu sûrenin 3. âyetinde sayılmaktadır. Peygamber Efendimiz de: “Yırtıcı hayvanlardan azı dişli olan her bir hayvan haramdır” (Buhârî, Sayd 29; Müslim, Sayd 15) ve benzeri beyânlarıyla eti yenmesi haram olan diğer hayvanları haber vermiştir. Hac ve umrede ihramlı iken kara hayvanlarını avlamak haram kılınmış, deniz hayvanlarını avlamak ise serbest bırakılmıştır. (bk. Mâide 6/96) İhramlı olanların, ihramlı olmayanlar tarafından avlanan kara hayvanlarının etinden yemesinde ise bir sakınca görülmemiştir.

Şimdi ise İslâm’ın bir kısım önemli alametlerine ve bunlara karşı saygılı olmak gerektiğine işaret etmek üzere şöyle buyruluyor:

Mâide Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Mâide Suresi 1. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.