Mâide Suresi 105. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Mâide Suresi 105. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 105. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Mâide Suresi 105. Ayetinin Arapçası:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Mâide Suresi 105. Ayetinin Meali (Anlamı):
Ey iman edenler! Siz kendi halinizi düzeltmeye çalışın! Zira siz doğru yol üzere olduğunuz sürece sapıklığa düşenler size hiçbir zarar veremezler. Hepinizin dönüşü yalnızca Allah’a olacak ve O, yaptıklarınızı size bir bir haber verecektir.
Mâide Suresi 105. Ayetinin Tefsiri:
Mü’minler
fert ve toplum olarak kendilerine dikkat etmeli, hallerini düzeltmeli, Allah’ın
yasaklarından kaçınmalı, emirlerini tutmalı, istikamet üzere bir hayat
yaşamalı, hem kendi şahıslarının hem de toplumlarının iyiliğine ehemmiyet
vermelidirler. Öncelikli vazifeleri budur. Çünkü onlar fert ve toplum olarak hidâyet
üzere bulunur, doğru yolu tutarlarsa yanlış yollara sapanlar onlara zarar
veremez. Fakat bu ifadeden, “hiç kimse kimseye karışmasın, herkes kendi kendine
yalnız bir hayat yaşasın” gibi Kur’an’ın ruhuna uymayan yanlış bir mâna
anlaşılmamalıdır. Çünkü doğru yolda olmanın esaslarından biri de, gücü yettiği
kadar iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamaktır. Nitekim âyet-i kerîmelerde
şöyle buyrulur:
“Ey mü’minler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü
yasaklayan seçkin bir topluluk bulunsun. İşte onlar, doğru ve kalıcı yatırım
yapanların ta kendileridir.” (Âl-i İmrân 3/104)
“Ey mü’minler! Siz, insanların iyiliği için yeryüzüne çıkarılmış
en hayırlı ümmetsiniz. Çünkü siz usûlünce iyilikleri ve güzellikleri teşvik
edip yayar; kötülük ve çirkinlikleri yasaklayıp önüne geçmeye çalışırsınız.
Bunu da zâten Allah’a inandığınızdan dolayı, onun bir gereği olarak yaparsınız…”
(Âl-i
İmrân 3/110)
Peygamber
Efendimiz (s.a.s.) de:
“Sizden her kim bir kötülüğü görür ve değiştirmeye gücü yeterse
onu eliyle değiştirsin, eğer buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin, buna da
gücü etmezse kalbiyle buğzetsin.” (Müslim, İman 78; Tirmizî, Fiten 11)
Ebûbekir
(r.a.)’ın şu açıklamaları, bu âyet-i kerîmeyi nasıl anlamak gerektiğine dair
yeterli bilgiyi vermektedir: O bir gün
minberde şöyle konuşmuştur: “Ey insanlar, siz bu âyeti okuyor ve onu doğru
olmayan bir şekilde tevil ediyorsunuz. Ben Resûlullah (s.a.s.)’in şöyle
buyurduğunu iştim: «İnsanlar zalimi gördükleri zaman eğer ellerini tutmaz ve
onu zulümden engellemez iseler, aradan fazla bir zaman geçmeden Allah kendi
nezdinden onların hepsini kuşatacak bir azap gönderir.»” (Ebû Dâvûd,
Melâhim 17; Tirmizî, Fiten 8) İşte “Hem öyle bir fitneden sakının ki,
geldiği zaman içinizden sadece zulmedenlere dokunmaz, herkesi kuşatır”
(Enfâl 8/25) âyet-i kerîmesi bu hakikati haber vermektedir.
Doğru
yol üzere bulunmanın en önemli göstergelerinden biri, en zor zamanlarda bile
insanların hak ve hukuklarını korumaya çalışmak ve bu yolda zaman ve zeminin
gerektirdiği tüm önlemleri almaktır. Buna bir örnek olması açıısndan buyruluyor
ki:
Mâide Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Mâide Suresi 105. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR