Mâide Suresi 35. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Mâide Suresi 35. ayeti ne anlatıyor? Mâide Suresi 35. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Mâide Suresi 35. Ayetinin Arapçası:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَابْتَغُٓوا اِلَيْهِ الْوَس۪يلَةَ وَجَاهِدُوا ف۪ي سَب۪يلِه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Mâide Suresi 35. Ayetinin Meali (Anlamı):

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının; O’na yaklaşıp rızâsını kazanmanın yollarını arayın ve O’nun yolunda cihâd edin ki kurtuluşa erebilesiniz.

Mâide Suresi 35. Ayetinin Tefsiri:

 اَلْوَس۪يلَةُ  (vesîle) kelimesi sözlükte “rütbe, pâye, derece, muhabbet ve yakınlık” mânalarına gelir. Kişinin Allah’a yaklaşmasını sağlayan amellere de vesile denilmiştir. Dolayısıyla burada “vesile”den maksat, Allah’ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a yaklaşmaya çalışmaktır. Bu bakımdan mü’mini Allah’a yaklaştıracak ve O’nun rızâsına ermesine yardımcı olacak her türlü ibâdet, ahlâk ve amel birer vesiledir. Bu ibâdet ve ameller, aynı zamanda mü’minin Allah’ın sevgisine erişip, katında yüksek derecelere ulaşmasını da sağlayacaktır. Nitekim bir hadis-i kudsîde kişiyi Allah’a yaklaştıracak ve O’nun sevdiği bir kul haline getirecek ameller şöyle haber verilmektedir:

“Her kim ihlâs ile bana kulluk eden bir dostuma düşmanlık ederse, ben de ona karşı savaş ilân ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli herhangi bir amelle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana farzlara ilâveten işlediği nâfile ibâdetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa, onu korurum.” (Buhârî, Rikak 38)

 “Vesîle” aynı zamanda cennette Allah Resûlü (s.a.s.)’e verilecek bir makamın ismidir.  Bu hususta Peygamber Efendimiz şöyle buyurur:

“Kim ezanı duyduğu vakit «Ey bu tam çağrının ve başlayan namazın sahibi Allahım! Efendimiz Muhammed (s.a.v.)’e vesîleyi ve fazileti ver. Onu kendisine va‘dettiğin yüce makama ulaştır» diye dua ederse kıyâmet gününde şefaatime nâil olur.” (Buhârî, Ezan 8; Müslim, Salât 11)

İmam Kuşeyrî (r.h.), “vesîle arama” emrine şu mânaları vermiştir:

  Nefsânî güç ve kuvvetten geçerek Hakk’ın nimet ve ihsanını görmek,

  Allah’ın önceden sana olan ihsanları vesilesiyle O’na yaklaşmak,

  Allah’ın senin için güzel olanı seçmesi,

  İnancı her türlü şüpheden tam olarak arındırmak,

  Ömrün sonuna kadar dostluk ölçüleri içinde sadâkat, doğruluk ve dürüstlüğü devam ettirmek,

  Amelleri riyâdan, halleri kendini beğenme düşüncesinden ve nefsi de dünyevî hazlardan uzaklaştırmaktır. (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, I, 263)

Mü’minler, kurtuluşa erebilmek ve Allah’a daha yakın bir kul olabilmek için, iman ve takvâ ile birlikte, her türlü sâlih ve güzel amelleri işlemeye, kalplerini “kalb-i selîm” hâline getirmeye gayret edeceklerdir. Bunlar arasında da hususiyle Allah yolunda cihada önem vereceklerdir. Hem kendilerini hem de diğer insanları Allah’ın yolundan alıkoyan ve Allah’tan başkasına kulluk etmeye zorlayan bütün engelleri ortadan kaldırmak için mal ve canlarıyla ciddi bir mücadele vereceklerdir. İnsanların kâfir olarak ölmemeleri ve cehennemden insan kurtarmak için gayret göstereceklerdir:

Mâide Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Mâide Suresi 35. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.