Maide Suresinin 40. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Mâide suresinin 40. ayetinde ne anlatılıyor? Her şeyin gerçek sahibinin kim olduğunu bildiren âyet; Mâide suresinin 40. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Bilmez misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’a aittir. O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. (Mâide, 5/40)

ALLAH, HER ŞEYİN GERÇEK SAHİBİDİR

Bilgi:

Gücü sınırsız olan Allah -celle celâlühû-, evrendeki her şeyin sahibi ve yaratanıdır. Her şey sınırlı ve sonludur ancak Allah, ebedîdir, her şeye güç yetirir. Azap etmek ve bağışlamak da O’nun elindedir. Allah rahmet sahibidir. Rahmeti her şeyi kuşatmıştır. O adaletlidir, zulüm ve haksızlık etmez. Günah işleyen müminlerden dilediğine günahı kadar azap eder, dilediğini ise affeder.

Mesaj:

Allah’ın büyüklüğünü hakkıyla kavrayan kişi, günahlarından tövbe eder.

Kelime Dağarcığı:

Mülk: İnsanlar üzerinde hâkimiyet, tasarruf yetkisi. Eşya üzerinde tek başına tasarruf yetkisi.

Zulüm: Noksan yapmak, sınırı aşmak, doğru yoldan sapmak, Allah’ı inkâr, isyan, haksızlık.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Kim işlediği bu haksızlıktan sonra tevbe eder ve hâlini düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
  2. Bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkiyeti ve hâkimiyeti Allah’ındır. O dilediğine azap eder, istediğini bağışlar. Allah’ın her şeye gücü yeter.

Hırsızlık yapan, daha sonra tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder ve âhirette karşılaşacağı cezayı affedip, ona rahmet ve mağfiretle muamele eder. Dolayısıyla eli kesilmiş ve tevbekâr olmuş kimselere, daha önce hırsızlık etmiş diye kötü gözle bakmamalı, acıyıp yardımda bulunmalıdır.

Âyet-i kerîmenin zahirinden, yaptığına pişman olup tövbe eden hırsızın, tövbesinde samimi olduğu anlaşıldığı takdirde elinin kesilmeyeceği anlaşılmaktadır. Ancak bu mevzuda farklı görüşler dile getirilmiştir. Özetle Hanefîler’e göre hırsız çaldığı malı yakalanmadan önce iade edip tövbe ederse eli kesilmez. Hanbelî ve bir kısım Şâfıîler’e göre hırsız yakalanıp mahkemeye sevk edilmeden önce tövbe ederse, belli şartlarda ceza düşer. Bazı âlimlere göre ise hırsız, dava hâkime götürülmeden önce bile tövbe etse had cezası düşmez. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Mahzûm kabilesinden hırsızlık eden, fakat yaptığına pişman olan bir kadının elinin kesilmesine hükmetmiştir. (Buhârî, Enbiyâ’ 54; Müslim, Hudûd 9) Çünkü el kesme, suçun cezasıdır; tövbe ise işlediği günahtan Allah’a sığınmadır.

İslâm hırsızlığı yasaklamış bununla birlikte hırsızlığa sebep olacak yolları da kapatmaya çalışmıştır. Zira İslâm’ın hedefi insanları cezalandırmak değil, bilakis onları huzur içerisinde ve mutlu bir şekilde yaşatmaktır. Bu nevi hedeflerini gerçekleştirmek için de zekâtı farz kılmış (bk. Tevbe 9/60), sadakayı teşvik etmiş, zenginlerin mallarında fakir ve yoksullar için bir hak olduğunu bildirmiş (Zâriyât 51/19), hâsılı her fırsatta zenginlerin fakirlere yardım etmelerini istemiştir. Diğer taraftan, zaruret hallerinde haram olan şeylerden bile ölçülü bir şekilde yiyip içmeye ruhsat vermiştir. (bk. Bakara 2/173; Mâide 5/3)

Göklerin ve yerin mülkünü, saltanatını ve tasarrufunu kudret elinde bulunduran Yüce Allah, istediği kullarını cezalandırır, dilediği kullarını bağışlar. İstediğini murad etmesini, murad ettiğini yapmasını ve istediği hükmü vermesini engelleyebilecek hiçbir kuvvet yoktur. Çünkü O’nun her şeye gücü yeter. Öyleyse Allah’a inanıp güvenen bir kişinin, İslâm düşmanlarından gelecek her türlü baskı, eziyet ve kötülükler karşısında metanetini koruması, sarsıntıya uğramadan vazifesine devam etmesi gerekir.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com