Maide Suresinin 55. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Mâide suresinin 55. ayetinde ne anlatılıyor? Müminlerin gerçek dostlarının kimler olduğunu bildiren âyet; Mâide suresinin 55. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ

Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir. (Mâide, 5/55)

GERÇEK DOSTLARIMIZ, ALLAH VE RASÛLÜ İLE MÜMİNLERDİR

Bilgi:

Müslümanlar iman ve teslimiyet üzere Allah’a bağlıdırlar. Allah ve Allah’ın elçisi Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Müslümanların gerçek dost ve velileridir. Diğer Müslümanlar da onlar için gerçek dost ve velidirler. Bunlardan başkasını gerçek dostlar edinmemelidir. Müslümanlar, namaza devam ederler, huşu ile namaz kılarlar, malı arıtan ve arttıran zekâtlarını verirler.

Mesaj:

  1. Müslüman, hakiki dostunu iyi bilmeli ve belirlemelidir.
  2. Sahte dost edinme tehlikesine karşı dikkat edilmelidir.

Kelime Dağarcığı:

Velî: Dost, yardımcı, koruyan, birinin işlerine bakan.

Râkiûn: Boyun eğenler, rükû yapanlar.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Sizin dostunuz ancak Allah, O’nun Peygamberi, bir de Allah’a tam boyun eğerek namazı dosdoğru kılan ve zekâtı veren mü’minlerdir.

Mü’minlerin, umumi olarak kendi dinlerine inanmayanları, bunlar arasında da Yahudi ve Hristiyanları velî, dost ve yandaş edinmelerine gerek yoktur. Çünkü onların dostları Allah Teâla, O’nun Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.) ve huşû içinde namazını kılan, zekâtını veren ve Allah’ın emir ve yasaklarına ihlasla boyun eğen mü’minlerdir. Bunların dostluğu, başkasını dost edinmeye ihtiyaç bırakmayacak derecede güzel, önemli ve üstündür. Bu şekilde muhabbet ve kardeşlik hisleri içinde Allah, Peygamberi ve birbirleriyle dost olan mü’minler, Allah’ın taraftarlarıdırlar. Bir mânada O’nun şeytana ve din düşmanlarına karşı cihad eden ordusu ve askerleridirler. Allah’ın ordusunun galip geleceğinde ise asla şüphe yoktur.

Burada tavsiye edilen ülvî dostlukları tesis edebilmek için bazı ince noktalara dikkat edilmesi gerekir. Şöyle ki:

Allah’ın dostluğu, O’nun düşmanlarına düşman olmak demektir. Nitekim Hz. İbrâhim kavminin taptığı putları kastederek: “O putlar benim düşmanımdır. Ancak Âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur” (Şuarâ 26/77) demiştir.

Resûlullah (s.a.s.)’in dostluğu, nefse düşman olmayı ve onun kötü arzularına karşı çıkmayı gerektirir. Hadis-i şerifte: “Sizden hiç biriniz, tüm arzuları benim getirdiklerime uymadıkça gerçek mânada îman etmiş olmaz” buyrulmuştur. (Kenzü’l-Ummâl, I, 217) Bir diğer hadiste de: “Sizden biriniz, ben ona kendisinden, malından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça gerçekten îman etmiş olmaz” buyrulur. (Buhârî, İman 8; Müslim, İman 70)

Mü’minleri dost edinmek ise onlarla din kardeşi olmaktır. Bu hususta Allah Teâlâ: “Bütün mü’minler kardeştir” (Hucurât 49/10) buyurur. Resûl-i Ekrem (s.a.s.) de: “Sizden biriniz kendisi için istediğini din kardeşi için de istemedikçe gerçekten îman etmiş olmaz” ihtarında bulunur. (Buhârî, İman 7; Müslim, İman 71-72)

  1. âyette yalnız Yahudi ve Hristiyanları dost edinmek yasaklanmıştı.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com