Maide Suresinin 90. Ayeti Ne Anlatıyor?
Mâide suresinin 90. ayetinde ne anlatılıyor? İçkiden, kumardan ve falcılıktan kaçınılmasını emreden ayet, Mâide suresinin 90. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Ayet-i kerimede buyrulur:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. (Mâide, 5/90)
SARHOŞLUK VEREN İÇKİDEN, KUMARDAN VE FALCILIKTAN KAÇININ!
Bilgi:
İslam; aklı, canı, malı, ırzı ve dini korumayı ilke edinir. Aklı gideren, sağlıklı düşünmeyi ve davranışı engelleyen ve sarhoşluk veren her içki çeşidi haramdır. Kumar da hem insan hem de toplum sağlığı ve huzuruna karşı büyük tehlikelerden biridir. Falcılık, gaybdan haber verme gibi şeyler de haram ve şeytan işi birer pisliktir. Müminler bu tür kötü ve çirkin işlerden kaçınırlar. Bu ilahî yasağa uyarlar. Böylece sağlıklı ve huzurlu bir toplum olarak yaşarlar.
Mesaj:
Dünyada huzur ve ahirette sonsuz kurtuluş, Allah’ın koyduğu helal ve haramlara uymakla gerçekleşir.
Kelime Dağarcığı:
Hamr: İçki, sarhoşluk veren içecek.
Meysir: Kumar.
Rics: Pislik, çirkin şey.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Ey iman edenler! İçki, kumar, tapınmak ve putlara kurban kesmek için dikilen taşlar, fal ve şans okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.
Bu âyetlerde içki, kumar, putlara tapmak ve falcılık kesin bir dille yasaklanmıştır. Aklı örtüp onu çalışmaz hale getirdiği için içkiye اَلْخَمْرُ (hamr); haksız ve kolay bir şekilde para kazanma yolu olması sebebiyle kumara اَلْمَيْسِرُ (meysir) denilmiştir. (bk. Bakara 2/219) اَلْاَنْصَابُ (ensâb), tapmak için dikilen taşlar, yani putlardır. اَلْاَزْلَامُ (ezlâm) ise üzerinde “hayır” ve “şer” kelimelerinin yazıldığı, câhiliye döneminde Arap geleneğinde önemli bir işe başlamadan önce, bu işin sonunun hayırlı olup olmayacağını anlamak maksadıyla kullanılan fal oklarıdır. (bk. Mâide 5/3)
İslâm’da fert ve toplum hayatı için büyük önem arzeden emirler tedricî olarak geldiği gibi, aynı şekilde toplumda iyice yerleşmiş bulunan kötülüklerin yasaklanması da yine tedricî olarak vuku bulmuştur. Çünkü insanı terbiye etme ve ona bir kısım gerçekleri kabul ettirmede tedricîlik, yani belli bir usûl çerçevesinde adım adım hareket etmek çok mühim bir yere sahiptir. Bu sebeple Kur’an, içki ve kumarı da tedricî bir yolla haram kılmıştır. İçkinin haram kılınması dört merhalede olmuş ve bu konuda belli aralıklarla dört âyet inmiştir:
› “Hurma ağaçlarının ve üzüm asmalarının meyvelerinden hem sarhoşluk veren bir içki hem de güzel bir rızık elde edersiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için kesin bir delil vardır.” (Nahl 16/67) Bu âyet inince müslümanlar içki içmeye devam etmişlerdir. Çünkü o zaman henüz içki içmek haram kılınmamıştı.
› Hz. Ömer, Muâz b. Cebel ve sahâbeden bir grup Resûlullah (s.a.s.)’e gelerek: “Ya Rasûlallah bize içki hakkında fetvâ ver. Çünkü o aklı gidermektedir” dediler. Bunun üzerine: “Rasûlüm! Sana içki ve kumarın hükmünü soruyorlar. Şöyle de: «Onlarda büyük bir günah ve zarar, bununla birlikte insanlar için birtakım faydalar da vardır; fakat günah ve zararları faydalarından daha büyüktür.»” (Bakara 2/219) âyeti indi. Bunun üzerine bir takım Müslümanlar içki içmeye devam edip: “Biz faydasını alır kötülüğünü terk ederiz” dediler. Bir kısmı ise içki içmeyi terk edip: “İçinde pek büyük bir günah olan bir şeye bizim ihtiyacımız yok” dediler. (Vâhidi, s. 73
› Abdurrahmân b. Avf (r.a.), içki içenlerden bazılarını evine davet etti. İçtiler ve sarhoş oldular. Namaz vakti olunca namaza durdular. İmam “Kâfirûn” sûresini okumaya başladı. Şöyle diyordu: “De ki: Ey kâfirler, ben sizin ibâdet ettiğinize ibâdet ederim.” Sûrenin sonuna kadar “ibâdet etmem” ifadelerini hep “ibâdet ederim” şeklinde okudu. Bunun üzerine “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilecek derecede ayıkıncaya kadar namaza yaklaşmayın...” (Nisâ 4/43) âyeti indi. (Vâhidi, s. 73) Bu âyetin inmesinden sonra içki içenler epey azaldı. İçkiyi terk edenler: “Bizi namazdan alıkoyan bir şeyde hayır yoktur” dediler. Bazı kimseler ise namaz vakti dışında olmak üzere içki içmeye devam ettiler. Meselâ yatsı namazından sonra içiyor sabahlayınca sarhoşluğu zâil olmuş oluyordu. Veya sabah namazından sonra içiyor ve öğle vakti gelinceye kadar ayılıyordu.
› Utban b. Mâlik bir ziyâfet tertip edip Müslümanlardan bazılarını davet etti. Davet edilenlerin içinde Sa‘d b. Ebî Vakkâs (r.a.) da vardı. Utban misafirleri için deve kellesi kızartmıştı. Ondan doyuncaya kadar yediler ve sarhoş oluncaya kadar içki içtiler. Sonra nesepleriyle övünmeye ve bu konuda şiirler söylemeye başladılar. Bu sırada Sa‘d, ensârı hicveden, kötüleyen bir şiir söyleyip kavmiyle övününce bir adam, devenin çene kemiğini alarak Sa’d’ın başına vurdu ve yardı. Bunun üzerine Sa‘d, Resûlullah (s.a.s.)’e gelerek ensârdan olan adamı şikâyette bulundu. Bunun üzerine de içkiyi kesin olarak yasaklayan Mâide sûresinin 90-91. âyetleri nâzil oldu. (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe 43; Taberî, Câmi‘u’l-beyân, VII, 45-6).[1]
Bu âyet-i kerîmelerde içki ve kumarın haramlığı peş peşe dokuz tekitle beyân edilmiştir:
Cümlenin başı bu günahların büyüklüğünü ifade eden اِنَّمَا (innemâ) edâtı ile başlamıştır.
İçki ve kumar, putlar ve fal okları ile beraber zikredilerek, “İçki içen puta tapan gibidir” (İbn Mâce, Eşribe 3) hadis-i şerifi delaletince bunlar puta tapıcılık kabilinden gösterilmiştir.
Bunlara rics yani “pislik” adı verilmiştir.
Başlı başına şer veya kötülüğü galip olduğuna dikkat çekilerek bunlar “şeytan işi” olarak vasıflandırılmıştır.
“Bunlardan kaçının” emriyle bizzat kendilerinden çekinilmesi emredilmiştir.
Bu çekinme, felâha; dünya saadeti ve âhiret selâmetine ermek için bir sebep yapılmıştır.
İçki ve kumarda şeytanın gayesi, başka değil, ancak insanlar arasına kin ve düşmanlık düşürmek, onları Allah’ı zikretmekten ve namazı kılmaktan menetmektir. Allah’ı unutan ve namazdan uzaklaşan kişi artık her türlü günahı ve cinayeti işler, dinini ve imanını tehlikeye atar, hem dünyasını hem de âhiretini mahveder.
Bunların haram kılınma sebepleri açıklandıktan sonra itaat sözü alınmak üzere bir soru ile anlaşmayı belgelemek için “Artık siz şimdi bu yasaklamayı kabul ettiniz ve içki ve kumardan tamamen vazgeçtiniz mi? Elbette geçtiniz, değil mi?” buyrulmuştur.
- âyette de itaati belgelemek ve aykırı davranışlardan sakındırmak sûretiyle bunlardan vazgeçmeleri, Allah’a ve Peygamber’e itaat etmeleri ve onların emrine karşı gelmekten çekinmeleri istenmektedir. Eğer itaatten yüz çevirecek olurlarsa, peygamberin üzerine ait olan vazifenin açık bir tebliğden ibaret olduğu, onu da yerine getirdiği, dolayısıyla bundan ötesinin sorumluluğu ve zararı ona değil, itaatten yüz çevirenlere ait olduğu vurgulanmaktadır.
Dipnot:
[1] İçkinin kötülüğüyle ilgili âlimlerimiz çok güzel açıklamalarda bulunmuşlardır. Amr b. Edhem içkiyi kötüleyerek şöyle der: “Eğer akıl satın alınsaydı, satın alınmaya lâyık en güzel şey o olurdu. Fakat malı ile ahmaklığı satın alıp onu kafasına sokan, yakasına kusan ve eteğine pisleyen kimseye taaccüp olunur.” Hz. Ali (r.a.)’ın şöyle dediği nakledilir: “Bir kuyuya bir damla şarap düşse sonra o kuyunun yerine bir minâre inşâ edilse, o minârede ezan okumam. Denize bir damla şarap düşse sonra o deniz kuruyup yerinde ot bitse asla orada hayvanlarımı otlatmam.” İbn Ömer (r.a.) da şöyle demiştir: “Eğer bir parmağımı içkiye sokarsam o parmağı kendimden saymam”.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR