Makam-ı Mahmud Nedir?

Ahirete İman

Makam-ı Mahmud ne demektir? Makam-ı Mahmud’a nasıl ulaşılır?

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurur:

“Teheccüd namazını çok kıymetli tut! Şefâat makâmı olan Makâm-ı Mahmûd’dan nasîb almak isteyenler, teheccüd namazını hiç kaçırmasınlar!”[1]

[Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Gecenin bir kısmında, sadece Sana mahsus bir fazlalık olmak üzere teheccüde kalk, (Kur’ân, namaz ve zikirle meşgul ol)! Umulur ki Rabbin Senʼi Makâm-ı Mahmûd’a eriştirir.” (el-İsrâ, 79)

Teheccüd namazı, Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e mahsus bir farzdır. Bizler içinse mühim bir sünnettir. Cenâb-ı Hak, Habîb’ine teheccüdü emrederek seherleri namaz, Kur’ân ve zikirle ihyâ etmesine mukâbil, O’nu Makâm-ı Mahmûd/övgüye lâyık bir ulvî makâm ile müjdelemiştir.

MAKAM-I MAHMUD NEDİR?

Makâm-ı Mahmûd; gelmiş geçmiş bütün insanların gıpta edecekleri, mahşer ehline şefaat makâmıdır.[2]

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, teheccüde çok ayrı bir ehemmiyet vermiştir. Gerek mukîm iken, gerekse sefer hâlindeyken onu hiç ihmâl etmemiş, çok sevdiği güzîde sahâbîlerini de bu ibâdete teşvik etmiştir.

Nitekim bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Ümmetimin en şereflileri, hamele-i Kur’ân (yani Kur’ân hizmetinde bulunan hâfızlar) ve devamlı olarak gece ibadetine kalkanlardır.” (Münâvî, I, 522)

Yine bir seferinde Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Abdullah bin Amr bin Âs’a şu tavsiyede bulunmuştur:

“–Ey Abdullah! Falan adam gibi olma! Çünkü o, gece ibadetine devam ederken artık kalkmaz oldu.” (Buhârî, Teheccüd, 19)

Amr bin Abese -radıyallâhu anh- da şöyle anlatır:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Vakitler içinde Allâh’a yakınlık bakımından, diğerlerine göre daha fazîletli olan bir vakit var mıdır?” diye sordum.

“–Evet, Rabbin kula en yakın olduğu vakit, gecenin son kısmının ortasıdır. Eğer o saatte Allâh’ı zikredenlerden olmaya gücün yeterse ol! Çünkü (o saatte) namaz meşhûddur (melekler o esnâda hazır bulunurlar).” buyurdu. (Nesâî, Mevâkîtü’s-Salât, 35)

Dipnotlar:

[1] Kişmî, Berekât, s. 291. [2] Bkz. Rûhu’l-Beyân, c. 11, sf. 239, Erkam Yayınları, 2010.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İmam-ı Rabbani, Erkam Yayınları