Maksud Ne Demek?

Mak­sud: Kasd edi­len, mu­râd olu­nan. Mak­sad. Va­rıl­mak is­te­nen yer anlamlarına gelmektedir.

MAKSUD KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Mü’min, Allah Rasûlü r ve O’nun vârisleri olan âlim ve ârif zâtların izinden yürümeye gayret etmelidir. Bu takdirde en karanlık yollardan bile selâmetle geçerek ebedî saâdet kapısına varacaktır. Aksi hâlde, rehbersiz bir insan, dümeni kırık bir gemi gibidir. O da, her rüzgârın götürdüğü tarafa doğru yol alır, fakat menzil-i maksuda giden doğru yolu bir türlü bulamaz. Üstelik meçhul bir girdapta helâk olmaktan da kurtulamaz.

*****

İslâm, müslümanın hayatında, samimî ve gösterişten uzak bir nezâketin hâkim olmasını istemektedir. Giyimde, kuşamda, oturup kalkmada, konuşmada, yürümede, bakmada, bir şey isterken, verirken,

hâsılı her türlü beşerî münâsebetlerde, hattâ duygu ve düşüncede bile incelik ve nezâket kâidelerine riâyet etmek îcâb eder. Öyle ki bir müslüman herhangi bir şekilde ne kimseyi incitmeli, ne de kimseden

incinmelidir. Şâir bu hâli, yani kimseye zarar vermeyip kendisine zarar verenleri de affedebilmenin fazîletini ne güzel ifâde eder:

Cihan bağında ey âşık budur maksud-i ins ü cin;

Ne kimse senden incinsin ne sen bir kimseden incin!

*****

Nefs, terbiye edilip sâlih amellere medâr olabilecek bir kıvâma ulaştırılmadığı takdirde, azgın bir attan farksızdır. Azgın bir at ise, sahibini menzil-i maksûda ulaştırmak yerine, uçurumlardan yuvarlayarak onun

helâkine sebep olur. Fakat bir binek atı iyi terbiye edilip, güzelce dizginlenmişse, sahibini en tehlikeli yollardan bile selâmetle taşıyıp götürür.

*****

Kendimizi ve mesʼûl olduğumuz kimseleri azap çukurlarına yuvarlanmaktan korumak için nefs ve şeytanın iğvâlarından, süflî câzibelerle süslenmiş imtihan tuzaklarından sakınarak sırât-ı müstakîm üzere, menzil-i

maksûdumuza doğru götürmekle mükellefiz. Zira âyet-i kerîmede buyrulur:

“Ey îmân edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!..” (et-Tahrîm, 6)

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.