Maktû' Hadis Nedir?

Maktû' hadis ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Senedi muttasıl olsun veya olmasın, tâbiun ve etbâu't-tâbiine dayandırılan söz ve fiillerdir. Hz. Peygamber'e dayandığı (merfû olduğu) konusunda bir karine bulunmadıkça maktû haber delil olarak kabul edilmez. Hakkında böyle bir karine olan maktû haber, merfû hükmündedir. Tâbiun'un, îmân ve Kur'ân-ı Kerim'in nuzûlü gibi kendi görüşü olmasına imkân olmayan konulardaki sözleri merfû hükmündedir. Bu konulardaki sözleri tâbiûn, ancak sahabe vasıtasıyla Hz. Peygamber'den almış olabilir. Bundan dolayı tâbiunun bu kapsamdaki sözlerine, merfû mürsel hükmünde maktû haber denir.

Sahabeye dayandığı konusunda bir karine olan maktû habere mevkûf hükmünde maktû haber denir. Tâbiunun "şu da sünnettendir" şeklinde ifade ettikleri haberler, Nevevî ve Irâki tarafından mevkûf hükmünde maktû olarak kabul edilmiştir. Tâbiunun, "şu şekilde emrolunduk" şeklinde ifade ettikleri haberlerin, mevkûf hükmünde maktû veya merfû mürsel hükmünde maktû olduğu konusunda değişik görüşler ileri sürülmüştür.

Maktû haber bazen, "mevkûf" veya türeyenlerinin bir Tabiî ismiyle birlikte kullanılmasıyla ifade edilir. Örneğin, "mevkûfun ale'l-Ata'" veya "vekâfahû ale'l-Mücâhid" ifadeleri, sözün Ata'ya veya Mücâhid'e ait olduğunu ifade eder. Burada "mevkûf" ve bundan türetilen lafızlar sözlük anlamında kullanıldığından böyle bir haber "mevkûf" değil, "maktû" dur. Bu şekilde ifade edilen maktû habere "lüğavî mevkûf haber" de denir. Mütekaddimûn hadisçiler "maktû"yu, "munkatı" anlamına kullanmışlardır. Bu anlam karineler yoluyla anlaşılabilir.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

HADİS ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Hadis Çeşitleri Nelerdir?

SIHHAT DERECESİNE GÖRE HADİS ÇEŞİTLERİ

Sıhhat Derecesine Göre Hadis Çeşitleri

RİVAYETİN KAYNAĞI BAKIMINDAN HADİS ÇEŞİTLERİ

Rivayetin Kaynağı Bakımından Hadis Çeşitleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.