Mal Biriktirmek Hakkında Hadis-i Şerifler!

Ebû Hureyre (r.a.) Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Her gün iki melekden biri “Dağıtan kimseye yenisini ver” diğeri de “malına bekçilik edenin malını telef et" diye dua eder.” (Müslim, Zekât)

MALININ EKSİLECEĞİNDEN KORKMA!

Ebû Hureyre (r.a.)’ın rivayetine göre:

Bir gün Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-'i  Bilâl (r.a.)’ın yanına vardı. Ve onun yanında birikdirilmiş bir mikdar hurma gördü.

Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- : “Bunlar nedir ya Bilâl?” buyurdu.

Bilâl (r.a.): "Kış için birikdiriyorum ya Resûlallah!..." diye cevab verince, Allah’ın Rasûlü:

–“Birikdirmekden dolayı Allah’dan korkmuyor musun? Dağıt bunları ya Bilâl! Arş’ın sahibinin malının eksileceğinden korkma!” buyurdu. (Taberani)

"GERÇEK ANLAMIYLA TEVEKKÜL ETMİŞ OLSAYDINIZ..."

Allah dostlarının, saklayacağı bütün şeyler; tevekküllerinin sağlamlığından, Rablarına olan güvenlerinden dolayı Allah’ın hazinelerinde olanlardır. Dünya Allah dostları için bir gurbet mekânıdır. Orada birikdirme ve malı çoğaltma düşünülemez. Nitekim Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem- :

–“Siz gerçek anlamıyla tevekkül etmiş olsaydınız, Allahü Teâlâ kuşları rızıklandırdığı gibi, sizi de rızıklandırırdı” buyurmuşlardır. (İbn Mâce, ibn Hanbel)

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İ NASIL ANLATIRLARDI

Hazreti Ali (k.v.) hazretleri, Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-'i anlatırken:

– O, insanların en çok eli açık olanı, sıkıntılara göğüs germe bakımından, göğsü en geniş olanı, en doğru sözlüsü, üzerine aldığı işi en güzel ve en iyi şekilde yerine getireni idi. O en güzel ve yumuşak tabiatlı olub, kabile ve akrabasına en çok ikramda bulunan bir zat idi. Onu ilk gören, ondan heybet duyar, sohbetinde bulunanlar ise onu çok severlerdi. Onun vasıflarını anlatan:

"Ondan önce de, sonra da onun bir benzerini görmedim", derdi.

Ondan istenilen şey varsa verir, bulmak imkânı varsa söz verir, bunlar olmadığı takdirde sükût ederdi.

PEYGAMBER EFENDİMİZ ASLA "YOK" DEMEZDİ

Bir gün adamın birisi kendisinden bir şey istedi. Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-, yanında bulunan bir koyun sürüsünü, o adama bağışladı. Adamcağız, kabilesine dönerek; “Geliniz! Müslüman olunuz! Zira o peygamber, hiç fakirlikden korkmayan bir kimse gibi atıyyelerde bulunuyor” dedi.

Bir defa olsun, kendisinden istenen her şeye “yok” dediği vaki değildir. Bir defa kendisine doksan bin dirhem isabet etmişti. Bunu hasırın üzerine dökdü. Her gelene verdi. Tamamen bitirdi. Sonra kalkdı.

"SEN VER, EKSİLMEZ!"

Yine bir adam gelerek, Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-'den bir isteyince, Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-:

"Yanımda bir şey yok, biraz bekle, bir şey gelirse sana vereyim", buyurdu.

Orada bulunan Hazreti Ömer (r.a.):

–"Ey Allah’ın Rasûlü! Allahü teâlâ size güçlükle emir buyurmadı. Siz kendinizi zorluyorsunuz", dedi.

Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-, Hazreti Ömer’in bu sözünden hoşlanmamakla beraber cevab vermedi. Adam, Hazreti Ömer’e cevaben:

–"Sen ver, eksilmez. Arş’ın sahibinden korkma", diye mukabelede bulununca, bu söz Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimizin pek hoşuna gitdi, gülümsedi ve neşesi yüzünde belirdi.

Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem-, Hüneyn seferinden dönüşünde, Bedevî Arablar yoluna çıkarak etrafını sardı. Ve durmadan kendisinden bir şeyler istediler. Hatta Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem- bir ağaca sığınmağa mecbur kaldı. O sırada sırtındaki ridası dala takıldı. Rasûl-i Ekrem -sallâllahu aleyhi ve sellem- durdu ve:

"Ridâmı veriniz, eğer şu Ummugaylan ağaçlarının sayısı kadar koyunum olsa hepsini size bölerdim. Bu sözümde beni ne korkak, ne cimri ve ne de yalancı bulurdunuz." (Buhârî)

Kaynak: Sadık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.