Mâlik (Melik, Melîk, Mâlikü'n-Nas, Mâlikü'l-Mülk) Ne Demektir?

Mâlik (Melik, Melîk, Mâlikü'n-Nas, Mâlikü'l-Mülk) ne demektir? Kısaca anlamı nedir? Kur'ân'da Allah'ın bu sıfatları ne anlamlarda kullanılıyor?

Mâlik olmak, istila etmek ve hükmetmek anlamlarındaki "m-l-k" kökünden türeyen mâlik, mülk sahibi hükümran; melik ise, emir, hükümdar, yönetici ve sahip demektir. Mülk, üzerinde tasarruf yetkisi bulunan şeye denir. Melekût da aynı anlamdadır. Ancak bu kelime sadece Allah'ın mülkünü ifade eder. Her melik, mâliktir, ancak her mâlik melik değildir. Melik ismi, sadece şuurlu varlıklara mahsustur. Melîk, "melik"in mübalağalı şeklidir.

Kur'ân'da Allah'ın bu sıfatları, el-melikü'l-hakk (hak melik) (Tâ-hâ, 20/114), el-melikü'l-kuddüs (kuddüs melik) (Haşr, 59/23), meliki'n-nas (insanların meliki) (Nâs, 114/2), mâliki yevmiddin (din gününün mâliki) (Fâtiha 1/4), mâlikû'l-mülk (mülkün mâliki) (Âl-i İmrân 3/26), melîkin muktedir (güçlü melik) (Kamer 54/59) şeklinde geçmiştir.

"Hak/gerçek melik Allah, yücedir." (Tâ-hâ 20/114), "Göklerde ve yerde olanların hepsi melik, mukaddes, azîz, hakîm Allah'ı tesbih eder." (Cum'a, 62/1) âyetlerinde Allah'ın melik oluşu, "hak" kelimesi ile nitelenmiştir. Çünkü O, gerçek meliktir. O hiçbir şeye muhtaç değildir. Diğer melikler O'na muhtaçtır. O dilediğini yapar, yaptırır. Vadi umulur, vaidinden korkulur. İnsanların, melik/hükümdar olması mecâzi anlamdadır. Çünkü insanlar, Allah'a, O'nun lütfu keremine ve yardımına muhtaç, âciz ve zayıftırlar. Allah ise hakiki meliktir. Çünkü O, güçlü ve kuvvetlidir, âciz değildir. Allah'ın sıfatı olarak mâlik, bütün varlıkların sahibi; melik ise bütün varlıkları, âlemleri yöneten, dilediğini yapan ve dilediği gibi hükmeden demektir.

"Her türlü noksanlıklardan münezzeh olan Allah ki her şeyin hükümranlığı O'nun elindedir..." (Yâsîn, 36/83), "Mülk (mutlak hükümranlık ve yönetim) elinde bulunan Allah yücedir, O, her şeye kadirdir." (Mülk, 67/1), "Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü kendisine ait olan Allah ne yücedir." (Zuhruf, 43/85) âyetleri bütün mülkün Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın gerçek melik ve mâlik olduğunu ifade ediyor. İnsanlara mülkü veren de Allah'tır. "De ki: Allah'ım! Ey mülkün sahibi! Sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü alırsın..." (Âl-i İmrân, 3/26).

Dünyanın bütün mülkü O'nundur (Furkân, 25/21), mülkünde ortağı yoktur (İsrâ, 17/111). Dünyada bu mülkünden dilediğine verir (Bakara, 2/247). Âhirette ise mülk sadece O'nun olacaktır (Mü'min, 40/16). Din gününün sahibi de O'dur (Fâtiha, 1/4). Nâs sûresinin 2. âyetinde geçen "meliki'n-nâs"; insanları yaratan, terbiye eden, yetiştiren, akıl, güç, kuvvet ve mülk veren, dilediğini âziz, dilediğini zelil edebilen melikler meliki demektir.

Fatiha sûresinin 4. âyetinde geçen "Din gününün mâliki"; hüküm gününün, her işin karşılığı verilip bitirileceği mükâfat ve cezanın gerçekleşeceği son günün sahibi ve mutasarrıfı demektir. Âhiret günü, tek söz sahibi, tek mülk sahibi, tek hükümdar Allah'tır. (Âhirette).... Bugün mülk kimindir? (diye sorulur) "O, tek ve kahhar olan Allah'ındır (cevabı verilir)." (Mü'min, 40/16), "İşte o gün gerçek mülk Rahmanındır..." (Hac, 22/56) âyetleri bu gerçeğin ifadesidir.

Mâlik ve melik Allah'ın en önemli iki vasfıdır. Mâlik ve melik olmayan ma'bud olamaz (Nahl, 16/73). Melik kelimesinin mübalağalı şekli olan melîk ismi bir âyette geçmiştir: "Muttakîler, cennetlerde ırmaklar (ın kenarların) dadırlar. Güçlü melîk (Allah'ın) huzurunda doğruluk koltuklarında (huzur içinde) dirler." (Kamer, 54/54-55) Allah, hem dünya'da hem âhirette gerçek mâlik ve meliktir. Dünya ve âhiretin bütün mülkü O'nundur. Her şeyin sahibi O'dur.

Cehennem bekçileri olan zebânîlerin başkanlarının adı da Mâlik'tir. Malik ismi Kur'ân'da Zuhruf sûresinin 77. âyetinde geçmiştir: "Ey Mâlik" Rabbin bizim işimizi bitirsin' diye seslenirler. Mâlik onlara, `Siz cehennemde kalacaksınız, der." (bk. Melek) 

Bir fıkıh terimi olarak mâlik, eşya üzerindeki hakimiyet ve tasarruf yetkisi demektir. Bu yetki sayesinde mâlik, sahibi olduğu mal veya menfaatten bizzat faydalanabileceği gibi, başkasına devredebilir veya faydalanma hakkından vaz geçmesine karşılık alabilir. Bu yetki ve iktidarı veren hukukî hükme mülkiyet denir. (bk. Mülkiyet)

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

EL-MELİK NE DEMEK?

El-Melik Ne Demek?

EL-MALİKÜL-MÜLK NE DEMEK?

El-Malikül-Mülk Ne Demek?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.