Mânen Yükselmek İçin Neler Yapılmalı?
Hizmet eden kişi, hizmetine devam ettiği müddetçe mânen de terakkî etmelidir. Gönlünü Rabbine lâyık-ı vechile verip ihlâs, edep ve tevâzu üzere kulluk vazifelerini yapmaya gayret etmelidir.
Hizmet ehli, rûhen inkişâf edemezse, araya nefsâniyet girer, yaptığı hizmetler akāmete uğrar ve neticede yorgunluktan başka bir şey elde edilemez. Çünkü niyet ve himmeti zayıf olduğu için, Cenâb-ı Hakk’ın nusretinden mahrum kalır. Bu bakımdan Hakk’ın lûtfuna nâil olabilmek için, gönüllerimizin takvâ duygusuyla olgunlaşmasına ehemmiyet vermemiz îcâb eder.
Makbûl bir hizmet sunabilmek, firâset sahibi olmayı da gerektirir. Bu da Allâh’ın sevdiği bir kul olabilmeye bağlıdır. Bunun yolu ise hadîs-i kudsîde şöyle beyân edilmiştir:
“…Kulum, kendisine emrettiğim farzlardan daha sevimli herhangi bir şeyle Bana yakınlık sağlayamaz. (Farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibadetlerle de yaklaşmaya devam eder; nihâyet onu severim. Kulumu sevince de Ben (âdeta) onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Ben’den ne isterse, mutlakâ veririm. Bana sığınırsa, onu korurum.” (Buhârî, Rikâk, 38)
TESİRLİ BİR HİZMET İÇİN 12 KURAL
Kalbin zindeliğini muhâfaza edip mânen terakkî edebilmek, nazargâh-ı ilâhî olan gönlün selîm hâle gelmesine bağlıdır. Bu ise, şu esaslara riâyetle sağlanabilir:
- Rızkın helâl olmasına dikkat etmek.
- Kul ve mahlûkât hakkına riâyet etmek.
- Sürekli istiğfar ve duâ hâlinde bulunmak.
- Kur’ân-ı Kerîm okumak ve ahkâmına tâbî olmak.
- İbâdetleri huşû ile edâ etmek.
- Tefekkürde derinleşmek, her şeyde ve her yerde ilâhî kudret ve azâmetin mührünü görebilmek.
- Geceleri ihyâ etmek. Gecelerimiz mânen ne kadar aydınlık olursa, o hâl, gündüzümüze de akseder. Seherler, en kıymetli anlardır. O vakitleri ziyân etmek, mânevî bakımdan büyük bir kayıptır.
- Zikrullah ve murâkabeye devam etmek.
- Ölümü tefekkür etmek.
- Sâlih ve sâdıklarla beraber olup, fâsık ve fâcirlerden uzak durmak.
- İlmiyle amel eden âlim ve âriflerin sohbetlerine devam etmek.
- İnfak ehli olmak.
Hâsılı insanı eğitip yetiştirecek eğitimci, hocaefendi ve öğretmen gibi hizmet insanlarının, önce kendi gönüllerini bir dergâh hâline getirmeleri zarûrîdir. Gönül âlemi bir dergâh hâline gelmemiş kimselerin durumu, temelsiz bir binânın duvarlarına benzer ki bunlar, bir müddet sonra yıkılıp yok olmaya mahkûmdur. Ancak gönüllerini mahlûkata açarak onları kucaklayanlar, Bahâuddîn Nakşibend, Hazret-i Mevlânâ, Yûnus Emre ve emsâli Hak dostları gibi fânî ömürlerinden sonra da kıyâmete kadar devam ederler. Mekteplerindeki mârifetullah ve muhabbetullah dersleri de kesintisiz bir şekilde sürüp gider.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Mânevî Zirvelerin Ulvî Basamağı HİZMET, Erkam Yayınları