Manevi Eğitim Okulu

Mânevî eğitimde insanın rûhuna tesir maksadıyla başvurulan vâsıtaların başında “sohbet” gelir. Sohbeti tesirli kılansa, “ihlâs”tır. Kelimelere yüklenen mânâların kalplere nakşedilerek şahsiyet ve davranışları olgunlaştırması, ihlâs sayesinde gerçekleşir.

İhlâsla icrâ edilen mânevî sohbetlerdeki beraberlikte, -fizikteki birleşik kaplar kânunu misâli- kalpler birbirinden istifâde eder. Hâl transferi ve tesir alışverişi gerçekleşir. Zamanla kalbî keyfiyetler; zevkler, nefretler, duyuşlar ve görüşler birbirine benzemeye başlar.

İNSANIN MÂNEN OLGUNLAŞMASI

“İnsan” kelimesinin “nisyân: unutmak” ve “ünsiyet: alışmak” kelimeleriyle mânâ bakımından yakın bir alâkası vardır. Yani Cenâb-ı Hak, insanı eğitime, telkine ve hatırlatmaya muhtaç bir tabiatta yaratmıştır. İnsanın mânen olgunlaşıp kemâle ermesi için eğitime ihtiyacı vardır.

Eğitilmeyen insan, sahip olduğu güzellikleri zamanla unutur ve kaybeder. Tıpkı, zararlı otlar, dikenler ve karmakarışık bir vaziyette büyümüş ağaçlarla kaplı, bakımsız bir arâzi hâline gelir. Eğitim sâyesinde ise, en kaba insan bile hassas, zarif ve kâmil bir İslâm şahsiyeti kazanabilir. Tıpkı ham bir ağaç kütüğünden son derece zarif bir sanat eserinin vücûda gelmesi gibi…

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:

“Doğan her çocuk (İslâm) fıtratı üzere saf ve tertemiz doğar. Sonra annesi babası onu yahudî, hristiyan veya mecûsî yapar. Tıpkı hayvan yavrusunun bütün âzâları tam olarak sapasağlam doğması gibi… (Sonradan sahibi onun kulağını keser veya başka bir yerini bozar). Hiç, yavrunun kulağı kesik olarak doğduğunu görüyor musunuz?” (Buhârî, Cenâiz, 80; Müslim, Kader, 22, 23; Ahmed, II, 253)

EFENDİMİZ'İN NEBEVİ TERBİYESİ

İmam Gazâlî Hazretleri de şöyle buyurur: “İnsan bal mumu gibidir. Terbiye ile ona -müsbet veya menfî- istenilen şekil verilebilir.”

Mâzisi itibârıyla câhiliye insanı olan “Ashâb-ı Kirâm”ın, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in nebevî terbiyesi neticesinde, kalbi merhamet, mârifet ve muhabbetle dolu “Asr-ı Saâdet” insanları hâline gelmesi, bunun en mükemmel misâlidir.

Ashâb-ı Kirâm; zâhir ve bâtın, madde ve mânâ olmak üzere çift yönlü bir eğitimle yetişmiştir. Zira ruh ve beden gibi çift yönlü bir yapıya sahip olan insanın eğitiminde de, madde ve mânâ âhengi şarttır. Mâneviyattan mahrum bir şekilde verilen bir eğitim, noksandır. Tek taraflı yetiştirilen bir insan, tıpkı tek kanatla uçmaya çalışan bir kuşa benzer ki, her an aç bir kedinin lokması oluverme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

SOHBETTEKİ TERBİYE

Mânevî eğitimde insanın rûhuna ve kalbine tesir maksadıyla başvurulan vâsıtaların başında “sohbet” gelir. Sohbet, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in en mühim terbiye ve tezkiye metotlarındandır. O, ashâbını sohbetle yetiştirmiştir. Zira Cenâb-ı Hak O’na şöyle buyurmuştur:

“Sen öğüt ver (vaaz ve nasihatte bulun)! Çünkü nasihat (ve hatırlatma) mü’minlere fayda verir. Ben cinleri ve insanları, ancak Bana ibâdet (kulluk) etsinler diye yarattım.” (ez-Zariyât, 55-56)

İşte sohbetler, bu ve benzeri nice ilâhî emir muktezâsınca yumuşak bir üslûpla îfâ edilen, gönülleri ilim, hikmet ve ibretlerin tefekkürüyle yoğurarak huzur, sükûn ve hassâsiyete sevk eden, ulvî bir eğitim metodudur.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Sohbet ve Âdâbı, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.