Manevi Olgunlaşmada İbadetlerin Önemi
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri ibadetlerin mânevî tekâmül yolundaki ehemmiyetini anlatıyor.
Bahâüddîn Nakşibend Hazretleri ibadetler hususunda çok hassas idi. Bunun bir misâlini kendisi şöyle nakleder:
“Tevbe etmek nasîb olduğu zaman Rivertun köyünde ikâmet ediyordum. Namazlarımı mescidde cemaatle kılmaya îtinâ gösterirdim. Tesâdüfen bir vakit namazı cemaatle kılamamıştım. O mescidin, takvâ sahibi, âlim bir imamı vardı. Bana:
«–Ben seni meydanda saf tutan, yani cemaate devam eden bir yiğit olarak tasavvur ederdim, meğer sen safı ihmâl edenlerdenmişsin!» dedi. Ben:
«–Efendim siz bizi, meydanda saf tutan olarak tasavvur buyurmuşsunuz ama, hakîkatte biz kalpleri perdeli olanlardanız.» dedim.
Allah rahmet eylesin, o büyük zâtın dilinden şu (mânâya gelen bir) beyit sâdır oldu:
«Aşk pazarında, yüzü kirli kalbi satın almazlar. Hâlis bir kalp gerekir ki ateşten temiz olarak çıkabilsin!»
Bu söz, içime dert oldu. Onun ateşi gönlümde her an yanıp durdu ve o kararsızlık hâli bende artarak devam etti.”[1]
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri ibadetlerin mânevî tekâmül yolundaki ehemmiyetini de şöyle ifâde buyurmuştur:
“«Mecaz, hakîkatin köprüsüdür.» denilmiştir. Bundan kastedilen şudur: Zâhirî, bâtınî, kavlî ve fiilî olan bütün ibadetler mecazdır. Bu tarîkate girenler; bütün ibadetlere ihtimam gösterip bu merhalelerden geçmedikçe, (îmandan ihsâna yolculuk yapmadıkça) hakîkate vâsıl olamazlar.”[2]
Yine şöyle buyurmuşlardır:
“Seherlerde ve akşam namazından sonra bâtınî derslerle meşgul olmak ve nâfile namazlara devam etmek îcâb eder.”[3]
[1] Enîsü’t-Tâlibîn, s. 40.
[2] Enîsü’t-Tâlibîn, s. 108.
[3] Yâkub Çerhî, a.g.e, s. 95.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları
YORUMLAR