Manevi Sohbetçinin Dört Özelliği
Sohbet eden kişi, sohbet meclisine, tıpkı bir mâbede girer gibi edep ve huşû ile girmelidir. Üstlendiği vazifenin, her şeyden önce kendisi için büyük bir nîmet ve lutuf olduğunu düşünmeli, buna şükrâne olarak da kardeşlerinin maddî ve mânevî donanımından kendini mes’ûl hissetmelidir. Kardeşleriyle geçirdiği her ânı, son nefesiymiş gibi düşünerek iyi değerlendirmeli, hamd ve şükür duyguları içinde bulunmalıdır.
Sohbet eden kişi, hitâb ettiği cemaati kendisi için ilâhî bir emânet bilmelidir. Terbiye ve tezkiye edilmeye muhtaç gönüllerin sessiz feryatlarına kulak vermelidir. Onlara karşı çok mühim ve kıymetli bir vazifesinin bulunduğunu düşünüp bu yolda ciddî bir gayret göstermelidir.
SOHBETÇİNİN DİKKAT ETMESİ GEREKEN 4 ŞEY
Bu vazifenin başında ise şunlar vardır:
1) Şer’î yanlışlıkları bertaraf etmek.
2) Sahih îtikad ve güzel ahlâkı gönüllerde ikāme etmeye çalışmak.
3) Seher vakitlerinin rûhâniyetli bir şekilde ihyâ edilebilmesini sağlayacak kalbî zemini hazırlamak.
4) Sohbetlerin ibâdet heyecanı içinde edâ edilebilmesine gayret göstermek.
Sohbetçiler, gönül işçileri ve istikbâlin mîmarlarıdır. Bu sebeple, bir nevî insan sarrafı olmak zorundadırlar. Muhâtaplarının kâbiliyet ve temâyüllerini çok iyi tanımalı, mâneviyâta meyilli ve istidatlı kişilere daha çok ehemmiyet göstermelidirler. Kendilerine emânet edilen kişi, faraza bir çınar istidâdında olduğu hâlde onu bir çalı gibi bodur bırakırlarsa, bunun çok büyük bir âhiret vebâli doğuracağını hatırlarından çıkarmamalıdırlar.
Ayrıca sohbetçi, bir hâl transferi olan sohbette, güzel davranışlarının yanında yanlış ve noksanlarının da kopyalanabileceğini düşünerek hâl ve tavırlarına son derece dikkat etmelidir.
Bir insana verilecek dünyevî bir metâ, belli bir zaman sonra biter. Hiç bitmeyecek ve kıymeti zâil olmayacak en büyük ikram, kişinin âhiretine fayda sağlayacak güzel nasihat ve telkinlerdir. Şüphesiz ki mânevî sohbetler, bunun en feyizli zeminidir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Sohbet ve Adabı, Erkam Yayınları
YORUMLAR