Manevi Sohbetlerin Hayatımıza 6 Tesiri
Manevi sohbetlerin hayatımıza yaptığı 6 tesiri sizler için derledik.
1- KARDEŞLERİN BİRBİRİNİ ARAMASI
Sohbetler, gönüllerin müstesnâ bir muhabbet ve rûhâniyetle birbirine kenetlendiği, dolayısıyla da İslâm kardeşliğinin seviye kazandığı meclislerdir. Bu yönüyle kardeşlik hukûkunun daha canlı bir sûrette yaşanmasına en güzel vesîledir.
Bu itibarla İslâm kardeşliğini sohbet beraberlikleriyle pekiştirme imkânına erişenler, birbirlerine karşı daha hassas olmak durumundadırlar. Birbirlerine bîgâne kalmamalı, bir müddet göremedikleri kardeşlerini muhakkak arayıp sormalıdırlar.
2- BİRBİRİNİN SEVİNCİYLE SEVİNMEK, DERDİYLE DERTLENMEK
Bir müslüman, din kardeşlerinin sevinçli günlerinde onların yanında olmalı, saâdetlerini paylaşmalı ve onları tebrik etmelidir. Zira böyle bir hareket, kardeşlik duygularını kuvvetlendirir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de müslümanların muhtelif vesîlelerle bir araya gelip kaynaşmasını arzu etmiştir. Bu sebeple meselâ “velîme” denilen düğün yemeklerine katılmayı ısrarla tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Biriniz düğün yemeğine dâvet edildiği zaman mutlakâ gitsin!” (Buhârî, Nikâh, 71)
3- BİRBİRİNİN YARDIMINA KOŞMAK
Bir müslüman, din kardeşinin ihtiyacını giderip hizmetini görmenin, çoğu zaman nâfile ibâdetlerden bile efdâl olduğunu bilmelidir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kim bir kardeşinin ihtiyacını görmek için yürürse, Allah Teâlâ onu yetmiş beş bin melek ile gölgelendirir. Bu melekler ona duâ ederler. O işi bitirinceye kadar ilâhî rahmet deryâsı içinde olur. Kardeşinin işini görüp bitirdiğinde ise kendisine bir hac ve umre sevabı yazılır…” (Heysemî, II, 299; VIII, 193)
4- BİRBİRİNİ TAKVÂYA TEŞVİK ETMEK
Mü’minlerin birbirlerine yardım ederek hayırda yarışmaları, İslâm kardeşliğinin temellerini teşkil eder.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “…İyilik ve takvâ üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın!..” (el-Mâide, 2)
Mü’minler olarak hem kendimiz hayır işlerine koşmalı, hem de kıskançlık ve haset gibi kötü duyguları bir kenara bırakarak din kardeşlerimizin de hayır yolunda mesâfe almaları için yardımcı olmalı, yol göstermeliyiz.
5- AFFEDİCİ VE MÜSÂMAHAKÂR DAVRANMAK
Affetmek, Allâh’ı sevip O’nun ahlâkı ile ahlâklanmanın tabiî bir netîcesidir. Zira Hâlık’ın nazarı ile mahlûkâta bakış, affın zeminini hazırlar. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“O (takvâ sahipleri) ki bollukta da darlıkta da Allah için infâk ederler; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da (bu şekilde bütün hâl ve ibâdetlerinde) ihsan sahibi olanlara muhabbet eyler.” (Âl-i İmrân, 134)
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:
“…Kul başkalarının hatâlarını affettikçe Allah da onun şerefini artırır...” (Müslim, Birr, 69; Tirmizî, Birr, 82)
6- İSLÂMÎ DÂVET MES’ÛLİYETİNİ İDRÂK ETMEK
Dinlediğimiz her sohbet, aslında îmânımızın en tabiî bir îcâbı olan “hakkı ve hayrı tavsiye edip kötülük ve bâtıldan men etme” vazifemizi hatırlatmaktadır. Sohbetten lâyıkıyla istifâde edip etmediğimiz, bu yöndeki gayretimizle belli olur.
Kâmil ruhlar, ebedî kurtuluşa erebilmek için, etraflarında eğitim, hizmet ve merhamet ile kurtarılacak başka insanlar ararlar. Onlar kazandıkları her insanın muhteşem ecri, kaybettikleri her insanın da ağır vebâli altında olduklarının şuurundadırlar.
Geçtiği topraklara bereket saçacak güzel bir akarsuyun, doğru mecrâyı bulamayarak, bir lağım çukuruna akması ne hazindir. Günümüzde de insanlar, ekseriyet itibârıyla selde sürüklenen âvâre kütükler misâli dehşetli bir gaflet ve şuursuzluk içinde, karanlık meçhullere doğru akıp gitmektedirler.
Biz kendi insanımızı bu akıntılardan kurtaramazsak, onlara başkaları istedikleri şekli ve hâli vereceklerdir. Zira fizik boşluk kabul etmediği gibi gönüller de boşluk kabul etmez. İyi veya kötü birileri tarafından muhakkak doldurulur. Bardak boş olursa kimi asit doldurur, kimi içki. Biz o bardağı İslâm’ın âb-ı hayâtıyla, cennet kevserleriyle, rahmet zemzemleriyle doldurursak ona başkası müdâhale edemez.
Günümüzde maalesef kitleler israf ediliyor. Dışta ve içte, bilinen ve bilinmeyen pek çok düşmanın tesiriyle iffetsizlik, ahlâksızlık, kısa yoldan köşe dönmecilik yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Toplum olarak uçuruma doğru sürükleniyoruz.
Bulunduğumuz devir, çok nâzik bir devir… Allah muhâfaza buyursun, “Uydum kalabalığa!” deyip İslâmî duruşumuzdan tâviz verirsek, Kur’ân-ı Kerîm’de ilâhî azâba dûçâr oldukları haber verilen kavimlerden ne farkımız kalır?
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Sohbet ve Adabı, Erkam Yayınları