Mecelle (Mecelle-i Ahkâm-i Adliyye) Nedir?

Mecelle (Mecelle-i Ahkâm-i Adliyye) nedir? Mecelle kaç bölümden oluşmaktadır?

Sözlükte "mecmua, dergi, broşür, magazin" gibi anlamlara gelen mecelle, fıkıh literatüründe, Osmanlı döneminde hazırlanan bir kanun mecmuasının özel ismi olarak kullanılmaktadır. Kanunun tam ismi, Mecelle-i Ahkâm-i Adliyye olup Tanzimatın ilanından sonra Ahmet Cevdet Paşa'nın başkanlığında bir komisyon tarafından hazırlanmış ve 57 yıl süreyle Osmanlı ülkesinde yürürlükte kalmıştır. Mecelle, söz konusu heyet tarafından bölümler halinde hazırlanmış ve tamamlanan bölümler, o devrin usulüne göre kanunlaştırılmıştır. Mecelleyi hazırlayan komisyon, 1869 ? 1889 yılları arasında faaliyet göstermiş, bunun ilk yedi yılında Mecelleyi hazırlamış, bundan sonra da eksiklikleri tamamlama, ta'dil gibi faaliyetler yürütmüştür.

Mecelle bir mukaddime ve 16 bölümde 1851 maddeden oluşmaktadır. Mukaddimesinde 100 maddelik umumi hükümlere ve kaidelere yer verilmiştir. Diğer bölümler ise, buyû', icâre, kefâlet, havale, rehin, emanet, hibe, gasp ve itlâf, hacr, ikrah ve şuf'a, şirket, vekalet, sulh ve ibrâ, ikrâr, da'vâ, beyyinât ve tahlîf ile kazâ bölümlerinden oluşmaktadır.

Mecelle; taksimatında mantıkî bir sistem gözetilmediği, medenî kanunun aile, miras gibi bölümlerini almadığı, meseleci (kazuistik) bir metod takip ettiği, tek mezhebe bağlı kalındığından ihtiyaca cevap vermediği, küllî kaidelerin içinde cüzî kaidelere de yer verildiği şeklinde tenkide tabi tutulmuştur.

Mecellenin diğer dillere tercümesi yapılmış, Arapça ve Türkçe çeşitli şerhleri yazılmış, küllî kaideleri, indeksi ve tarihi üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan, Ali Haydar Efendi'nin Dürerü'l-Hükkâm Şerhu Mecelleti'l-Ahkâm, Mes'ûd Efendi'nin Mir'âtü'l-Mecelle ve Serkiz Orpelyan'ın Miftâhu'l-Mecelle tanınmışlarındandır.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

MECELLE NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Mecelle Nasıl Ortaya Çıktı?

MECELLE'DE YAZILI 9 ÖRNEK KAİDE

Mecelle'de Yazılı 9 Örnek Kaide

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.