Medine ile İlgili Hadisler

Medine Müslümanlar için neden önemlidir? Medine’nin İslam tarihi açısından yeri ve önemi nedir? Kısaca Medine şehri ve Medine haremi.

Medine, Mekke’den sonra Müslümanlar için Allah Teâlâ’nın kutsal kıldığı ikinci bir kenttir. Hz. Peygamber 622 M. yılında Medine’ye hicret edince, Müslim gayrimüslim ayırımı yapmaksızın, Medine ve çevresinde yaşayan kabile toplulukları ile “Medîne Vesîkası” adı verilen birleştirici bir anayasa hazırlamıştı. Bu sosyal mukavelenin ardından Medine Site Devleti’nin sınırlarını da belirlemişti.

MEDİNE HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER

Medine şehrinin çevresinde de harem bölgesi vardır. Bu bölge kentin güney ve kuzeyinde Ayr dağı ile Sevr dağı arasındaki alanla, doğu ve batıdaki kara taşlık alanı içine alır. Hz. Peygamber’in “Medîne Ayr’dan Sevr’e kadar haremdir” hadisi ile “Resûlullah (s.a.s) Medine’nin doğu ve batısındaki kara taşlık arasındaki alanları haram (kutsal) kıldı” hadisi bunun delilleridir.[1] Hz. Peygamber’in belirlediği bu Medine harem bölgesi 22 km. kadardır. Bu bölgenin merkezi Mescid-i Nebevî’dir.

Hadislerde şöyle buyurulur: “Medine şuradan şuraya kadar haremdir. Bu bölgenin ağaçları kesilmez ve burada Kitap ve sünnete uymayan işler yapılmaz. Kim burada Kitap ve sünnetle çelişen şeyler icat ederse Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerindedir.” [2]

“Ben bir kente hicret etmekle emrolundum ki, o kent diğer bütün kentlere üstün gelir. Bu kentin adı Yesrib’tir. O, Medîne’dir. Körüğün, demirin pasını yok ettiği gibi, bu kent de mânen kirli insanları giderir (dışına atar).” [3]

Gayrimüslimlerin Medîne’de üç günden fazla kalması caiz görülmemiştir. Nitekim Hz. Ömer, mal satmak amacıyla gelen Yahudi, Hıristiyan veya Mecûsîlerin Medîne’de üç gün kalmalarına izin veriyordu.[4]

Hz. Peygamber Medîne’yi çok severdi. Sahâbede de aynı sevgi vardı. Nitekim Hz. Ömer’in şu duasında bu sevgi açıkça görülür: “Allah’ım! Beni senin yolunda şehit olmakla rızıklandır ve benim ölümümü Resûlü’nün yanında (Medîne’de) kıl.” [5]

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Cihâd, 71, 74, Medîne, 1, Büyû’, 53, Enbiyâ, 10; Müslim, Hac, 445, 446, 455; Tirmizî, Menâkıb, 67. [2] Buhârî, Fezâilü’l-Medîne, 1. [3] Buhârî, Fezâilü’l-Medîne, 2; Müslim, Hac, 487. [4] Muhammed Revvas Kal’acı, Mevsûatü Fıkhı Ömer İbni’l-Hattâb, 1981, s. 601.[5] Buhârî, Fezâilü’l-Medîne, 11.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MEDİNE’DE GEZİLECEK YERLER

Medine’de Gezilecek Yerler

MEDİNE-İ MÜNEVVERE

Medine-i Münevvere

MEDİNE NEREDEDİR, ÖNEMİ NEDİR?

Medine Nerededir, Önemi Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.