Medine'den Gönülleri İhya Eden Hediyeler
Muhammed İkbâl, Medîne’den dönen hacılara sorar: “Medîne-i Münevvere’yi ziyaret ettiniz; uhrevî Medîne çarşısından gönlünüzü ne gibi hediyelerle doldurdunuz? Getirdiğiniz maddî hediyeler; takkeler, tesbihler, seccâdeler bir müddet sonra eskiyecek, solacak. Medîne’nin solmayan, gönülleri ihyâ eden, mânevî hediyelerini getirdiniz mi? Hediyeleriniz içinde Hazret-i Ebû Bekr’in sıdk ve teslîmiyeti; Hazret-i Ömer’in adâleti; Hazret-i Osman’ın hayâ ve cömertliği; Hazret-i Ali’nin irfan ve cihâdı var mı? Bugün binbir ıztırap içinde kıvranan İslâm dünyasına gönlünüzden bir asr-ı saadet heyecanı verebilecek misiniz?..”
Hac ibâdetinin nihâyetinde, Medîne-i Münevvere’ye mübârek bir yolculuk başlar. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yüce hâtıraları ve can bahşeden nefesiyle dolu olan o mübârek topraklara yüz sürerek, O’nun rûhâniyetinden nasîb almak aşkıyla Ravza-i Mutahhara ziyâret edilmelidir. Hadîs-i şerîfte Efendimiz - sallâllâhu aleyhi ve sellem-: «Vefâtımdan sonra beni ziyâret eden kimse, âdeta hayatımda iken ziyâret
etmiş gibidir!» 49 buyurmuşlardır.
Bütün güzellikleriyle edâ edilen bir hac dönüşü, hacıların memleketlerine götürecekleri en mühim hediyeler ise, o mübârek beldenin güzellikleridir. Asr-ı saâdetten bu yana o güzellikleri yaşayarak arkalarında ibretli ve hikmetli hâtıralar bırakan sâlih kulların güzel ahlâklarıdır. Nitekim Pakistan’ın mânevî mîmârı Muhammed İkbâl, bir gün Medîne’den dönen hacıları ziyâret ederek onlara kâmil bir mü’minin gönül ufkunu sergileyen şu suâlleri sorar:
«–Medîne-i Münevvere’yi ziyâret ettiniz! Uhrevî Medîne çarşısından gönlünüzü ne gibi hediyelerle doldurdunuz? Getirdiğiniz maddî hediyeler; takkeler, tesbihler, seccâdeler bir müddet sonra eskiyecek, solacak ve bitecek. Solmayan, gönüllere hayat veren Medîne’nin rûhânî hediyelerini getirdiniz mi?..
Hediyeleriniz içinde Hazret-i Ebû Bekir’in sıdk ve teslîmiyeti; Hazret-i Ömer’in adâleti; Hazret-i Osman’ın hayâsı ve cömertliği; Hazret-i Alî’nin heyecan ve cihâdı var mı? Bugün bin bir ıztırap içinde kıvranan İslâm dünyâsına gönlünüzden bir asr-ı saâdet heyecanı verebilecek misiniz?» Cenâb-ı Hak, Mekke ve Medîne’nin rûhâniyetinden istifâde ederek makbul bir hac yapabilmeyi hepimize nasîb eylesin!”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hüdayi'nin Ziyafet Sofrası'ndan, Erkam Yayınları