Mehmet Akif Ersoy’un Peygamberimize Yazdığı Şiir
Mehmet Akif Ersoy’un Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’e olan sevgisini anlattığı şiiri.
Mehmet Âkif Ersoy, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e olan aşkını ve muhabbetini de bilhassa Necid Çöllerinden Medine’ye başlıklı şiirinde dile getirir:
Henüz duâ ediyordum ki, «Yâ Resûlallâh!»
Nidâsı kükreyerek, bir kanadlı tayf-i siyâh,
...
Düşünce Ravza-i Peygamber’in ayaklarına;
Sarıldı göğsüne çarpan demir kuşaklarına.
Dikildi cebhe-i dîdâr önünde, müstağrak.
Diyordu inleyerek:
— Yâ Nebî, şu hâlime bak!
Nasıl ki bağrı yanar, gün kızınca, sahrânın;
Benim de rûhumu yaktıkça yaktı hicrânın!
Harîm-i pâkine can atmak istedim durdum;
Gerildi karşıma yıllarca âilem, yurdum.
...
İrâdem olduğu gündür senin irâdene râm,
Bir ân için bana yollarda durmak oldu harâm.
...
Azâb-ı hecrine katlandım elli üç senedir...
Sonunda alnıma çarpan bu zâlim örtü nedir?
...
Demir nikàbını kaldır mezâr-ı pâkinden;
Bu hasta rûhumu artık ayırma hâkinden!
Nedir o meş’ale? Nûrun mu? Yâ Resûlallâh!...
...
Sükûn içinde bir an geçti, sonra bir kısa «ah!»...
...
Bitince hârice nakliyle gasli, tekfîni,
«Bakî’»a gitti şehîdin vücûd-i fânîsi;
«Harem»de kaldı, fakat, rûh-i câvidânîsi.
MEHMET AKİF ERSOY’UN SÜNNET HASSASİYETİ
Ruhu Harem’de kalan Sudanlıya eş, gönlü Ravza-i Mutahhara’dan ayrılmayan Mehmet Âkif Ersoy, -dikkate almamak şöyle dursun- hadisi, hadis uydurma girişimlerine ve uydurmacılara karşı çok canlı ve vurgulu ifadelerle şöyle savunmaktadır:
Kitâb’ı, Sünnet’i, İcmâ’ı kaldırıp attık;
Havâssı maskara yaptık, avâmı aldattık.
Yıkıp Şerîat’i, bambaşka bir binâ kurduk;
Nebî’ye atf ile binlerce herze uydurduk!
O hâli buldu kı cür’et: «Yecûzu fi’t-tergîb...»
Karâr-ı erzeli fetvâ kesildi!... Hem ne garîb,
Hadîsi vaz’ ediyorken sevâb uman bile var!
Sevâbı var mı imiş, bir zaman gelir, anlar!
Cihânı titretiyorken nidâ-yı «Men kezebe...»
İşitmiyor mu, nedir, bir bakın şu bî-edebe:
Lisân-ı pâk-i Nebî’den yalanlar uyduruyor;
Sıkılmadan da «sevâb işledim» deyip duruyor!5
Safahat’tan alıntıladığımız bütün bu mısralar Mehmet Âkif Ersoy’un sadece Kur’an’ı esas alıp hadis-sünnet dahil, diğer şer’i delilleri ihmal ve terk etmek gibi bir tavrının ve telkinin kesinlikle olmadığını, tam aksine bilimsel ve teknik gelişmelerin ışığında Kur’an âyetlerini yorumlanmak suretiyle İslâm’ın hikmetlerini, bilimsel yönlerini asrın anlayış ve istifadesine sunmayı tavsiye ettiğini göstermektedir.
Kaynak: İsmail, Seyidoğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 425
YORUMLAR