Mehmetçik’ten Hayme Ana’ya Kabri Başında Dua

Kütahya’nın Domaniç İlçe Jandarma Komutanlığında vatani görevini yapan askerler, Hayme Ana’nın kabrini ziyaret ederek dua etti.

Kütahya’nın Domaniç ilçesinde vatani görevini yapan askerler, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin babaannesi, Ertuğrul Gazi’nin annesi ‘Hayme Ana’nın kabrini ziyaret ederek, dua okudu.

HAYME ANA’YA DUA

Domaniç Jandarma Komutanlığının düzenlediği “Hayme Ana’yı Tanıyoruz” etkinliği kapsamında bir grup asker Çarşamba köyündeki Hayme Ana’nın türbesine geldi.

İlçe Jandarma Komutanı Kıdemli Başçavuş Ali Çelik, askerlere hitaben, “Osmanlı Devleti'nin kurulduğu topraklarda askerlik yapıyorsunuz. Görev süreniz bittiğinde birisi sizlere Hayma Ana’yı sorduğunda cevaplayabilmeniz lazım. Bu yüzden bu ziyarette sizleri hem bilgilendireceğiz hem de Hayme Anamızın kabri başında dua edeceğiz.” dedi. Kabir ziyaretinde, askerlere Hayme Ana’nın hayatı anlatıldı.

Çarşamba köyü muhtarı Selim Uyar da askerlerin Hayme Ana’nın kabrini ziyaretinin anlamlı olduğunu dile getirerek, “İlçe Jandarma Komutanlığında görev yapan askerlerimizin burayı ziyaretleri bizi mutlu etti. Bu uygulamanın geleneksel hale gelmesini istiyoruz.” ifadesini kullandı.

HAYME ANA KİMDİR?

Kocası Gündüz Alp'in Fırat Nehri’ni geçerken boğularak ölmesi üzerine Kayı Boyu’nun başına geçen Hayme Ana, Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın yer göstermesi üzerine önce Ankara Karacadağ, ardından da Domaniç ve Söğüt’e yerleşti. Domaniç Yaylası'nı yazlık, Söğüt’ü kışlık olarak seçen Hayme Ana, oğlu Ertuğrul Gazi ve torunu Osman Gazi’yi yetiştirerek, imparatorluğun temelini attı.

Ertuğrul Gazi, “devlet ana” diye de anılan annesi “Hayme Ana”yı, öldüğünde Çarşamba’da her yıl çadır kurduğu bir tepenin üzerine defnettirdi. Sultan 2. Abdülhamid, 1892’de büyük ninesi Hayme Ana’nın kabrinin üzerine bugünkü türbeyi yaptırdı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.