Mekkeli Müşrikler Müslümanlara Ne Gibi İşkence ve Zulümler Yapmışlardır?

Mekke devrinde ilk Müslümanlar ne gibi işkence, eziyet ve zulümlere maruz kalmışlardır?

Müşrikler özellikle kimsesiz olan Müslümanlara çok eziyet ettiler, onları Müslümanlıktan döndürmek için her türlü kötülük ve işkenceyi yapmaktan çekinmediler.

İLK MÜSLÜMANLARIN MARUZ KALDIKLARI İŞKENCE, EZİYET VE ZULÜMLER

Müslüman olduğu için işkence görenlerden biri Hz. Bilâl-i Habeşî’dir. Bilâl (ra.), İslam’ın en büyük düşmanlarından biri olan Ümeyye b. Halef’in kölesi idi. Ümeyye, zavallı ve savunmasız Bilâl’i kızgın kumların üzerine yatırarak göğsüne ağır taşları yığdıktan sonra ona,

—Müslümanlıktan vazgeçmezsen seni böylece öldüreceğim, derdi. Fakat İslam inancı kalbinin derinliklerine iyice yerleşmiş ve imanın tadını almış olan bu samimi Müslüman, “Allah birdir, Allah birdir” diye karşılık verirdi. Bilâl’in İslam’dan dönmeyeceğini anlayan zalim Ümeyye, Bilâl’in boynuna bir ip takarak onu Mekke’nin bir ucundan öbür ucuna kadar sürüklemişti. Hz. Bilâl, bu durumda iken yine Allah’ı gönlünden çıkarmamış dili ile de “Allah birdir, Allah birdir.” demeye devam etmişti.

Nihayet Hz. Ebubekir, Bilâl’i (ra.) satın alarak hürriyetine kavuşturdu ve Bilâl (ra.) o zalimin elinden kurtuldu. Çok güzel ve yanık bir sesi olan Hz. Bilâl, daha sonra Peygamberimizin (sav.) müezzini olmuştur.

İşkence yapılanlardan biri de Ammâr b. Yâsir’dir. Müşrikler, Ammâr’ı (ra.) da kumlara yatırırlar ve bayıltıncaya kadar döverlerdi. Ammâr’ın (ra.) babası Yâsir (ra.) ile annesi Sümeyye (r.anha) de işkenceye uğrayanlar arasında idi. İslam’ın en büyük ve azılı düşmanı Ebû Cehil Sümeyye’ye (r.anha) saldırarak kanlar içinde yere sermiş ve bir mızrak darbesiyle zavallı kadıncağızı şehit etmişti.

Ammâr’ın (ra.) babası Yâsir (ra.) de işkenceler yüzünden ölmüştü.

Habbâb b. Eret’i (ra.) de kıpkırmızı yanan kömürlerin üzerine yatırmışlar, göğsünün üzerine de bir adam çıkmıştı. Zavallı, böylece yanan kömürlerin üstünde kıvranmış durmuştu. Kendisine Hz. Muhammed’i (sav.) inkâr et” diyenlere, O,

—Onu asla inkâr etmem, kıyamet gününde de onunla beraberim, diye cevap verirdi.

Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in Müslüman olmaları ve İslam’ın günden güne yayılması müşrikleri iyice korkuttu. Bunun üzerine toplanıp Müslümanlara karşı şu boykot kararlarını aldılar:

“Bundan sonra Müslümanlarla ve onları himaye edenlerle, Muhammed’in akrabası olan Haşimoğulları ile her türlü alaka kesilecek, onlarla hiç kimse görüşmeyecek, alışveriş etmeyecek, kız alıp vermeyecektir.”

Müşriklerden Mansûr b. İkrime bu kararı yazdı ve birlikte Kâbe’nin duvarına astılar.

Boykot kararı üç sene devam etti. Bu süre içinde Müslümanlar çok sıkıntı çektiler. Müşrikler, Müslümanların toplu olarak sığındığı mahalleye yiyecek içecek sokmamak için ellerinden geleni yaptılar. Müslümanlar, İslam uğruna her türlü sıkıntıya, açlığa ve susuzluğa katlandılar. Ağaç yapraklarını yiyerek yaşamak zorunda kaldılar. Açlıktan feryat eden çocukların durumu ise yürekler acısı idi.

Bu insanlık dışı davranışlarla da müşrikler bir sonuç alamadı, İslam nurunun yayılmasını engelleyemediler. Bu arada bir güve Kâbe’nin duvarına asılan anlaşma metnini yiyerek “Allah” adından başka diğer yazıların tamamını yok etmişti. Ayrıca Mansûr ibn İkrime’nin anlaşmayı yazdığı eli kurumuş ve çolak kalmıştı. O zaman “Besmele” yerine “Bismikellahümme” kullanılırdı.

Sonunda müşriklerden birkaç kişi insafa gelerek zalim anlaşmayı indirip yırttılar. Böylece boykot kalkmış ve Müslümanlar da büyük bir sıkıntıdan kurtulmuş oldular. Müslümanlara uygulanan boykot peygamberliğin yedinci yılından onuncu yılına kadar üç yıl devam etti.

Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet

İslam ve İhsan

İLK MÜSLÜMANLARIN ÇEKTİĞİ EZİYETLER

İlk Müslümanların Çektiği Eziyetler

İLK MÜSLÜMANLAR

İlk Müslümanlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.