Melekler Kimlere Beddua Eder?
İnfak nasıl yapılır? Melekler kimlere ve niçin beddua eder? Şeyh Şibli’den ibretlik hadise.
Servet, Allâh’ın kuluna verdiği bir emânettir. Şâyet zenginlik, ilâhî emirlere zıd bir sûrette kullanılırsa, insanları çabucak azdırmaya, her türlü kibir, zulüm ve haksızlıklara sürüklemeye müsâittir. Böyle bir âfete mâruz kalanlarda mal sevgisi, kalbe yerleşir.
Cenâb-ı Hakk’ın, dünya nîmetleri içinde sadece mal ve evlâdı “fitne” olarak zikretmesi, bunların kalbe girerek putlaşma tehlikesine binâendir. Bu bedbahtlığa düşenleri îkaz için Allâh Teâlâ buyuruyor:
“...Altın ve gümüşü yığıp da onları Allâh yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azâbı müjdele! O gün cehennem ateşinde (bu biriktirilen altın ve gümüşler) kızdırılıp bunlarla, onların alınları, yanları ve sırtları dağlanır. (Ve onlara denilir ki:) «İşte bu, nefisleriniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azâbını) tadın!»” (et-Tevbe, 34-35)
MELEKLER BEDDUA EDİYOR
Allâh Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyururlar: “Her sabah yeryüzüne iki melek iner. Bunlardan biri: «Allâh’ım! Malını hak yolunda harcayana halefini (infâk ettiğinin yerine yenisini) ihsân buyur!» diye duâ eder. Diğeri de: «Allâh’ım! Cimrilik edenin malını telef et!» diye bedduâ eder.” (Müslim, Zekât,
Bir başka hadîs-i şerîfte de Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-:
“Cömertlik, dalları dünyaya uzanan cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Kim onun dallarından birine tutunursa, bu onu cennete götürür. Cimrilik ise, dalları dünyaya uzanmış cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Kim de, onun dallarından birine tutunursa, bu da onu cehenneme çekip sürükler!..” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, VII, 435) buyurarak, zekât, sadaka, öşür ve infak gibi mâlî ibâdetleri edâ edenleri müjdelerken, cimrilik sebebiyle gaflet gösterenler hakkında, oldukça düşündürücü bir îkazda bulunmuştur! Yâni âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde mal muhabbetinin kalbe yerleşmesiyle muhtâcın hakkı gasp edildiği zaman, hazîn bir âkıbete dûçâr olunacağı bildirilmektedir. Bu ilâhî îkâz karşısında gereği gibi düşünmeli ve zekâta ilâveten sadaka ve infaklarla, mecbûrî olan kırkta birden daha fazla vermeye gayret göstermelidir.
SADECE İHTİYAÇ FAZLASI!
Cenâb-ı Hak, bu hususta kullarını şöyle istikâmetlendirir: “...(Rasûlüm!) sana (hayr u hasenât yolunda) neyi infâk edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyaç fazlasını!..” (el-Bakara, 219) Ashâb-ı kirâm dâimâ infak seferberliği içinde olurlardı.
Tebük seferi için Hazret-i Ömer, malının yarısını getirmiş; Hazret-i Ebûbekir ise tamamını infâk etmişti.
Kendisine: “–Çoluk çocuğuna ne bıraktın yâ Ebubekir?” diye soran Hazret-i Peygamber’e de: “–Allâh ve Rasûlünü bıraktım!..” (Ebû Dâvûd, Zekât, 40) mukâbelesinde bulunmuştu.
ŞİBLÎ HAZRETLERİNDEN BİR KISSA
Bir fakihle Şeyh Şiblî arasında geçen şu hâdise, hayra teşvik bakımından pek ibretlidir:
Fakihlerden biri, imtihan etmek maksadıyla malın ne kadarının infâk edilmesi gerektiğini Şeyh Şiblî’ye sordu.
Şiblî Hazretleri şöyle cevap verdi: “–Bunun cevabını fakihlerin meşrebine göre mi yoksa Hak âşıklarınınkine göre mi istiyorsun?”
Fakih: “–Her ikisine göre de olsun.” dedi.
Hazret-i Şiblî cevap verdi: “–Fakihlerin meşrebine göre iki yüz dirhemin, üzerinden bir yıl geçtikten sonra onun kırkta birine tekâbül eden beş dirhemini vermek gerekir. Âşıkların meşrebine göre ise, derhal iki yüz dirhemin iki yüzünü de verip «yakayı kurtardım» diye bir de şükretmek gerekir.”
Fakih dedi ki: “–Biz bu mezhebi (malın kırkta birinin zekât olarak verileceğini) âlimlerimizden öğrendik.”
Buna mukâbil Hazret-i Şiblî de: “–Biz de bu mezhebi Ebû Bekir Sıddîk Efendimizden öğrendik. O, nesi var nesi yoksa hepsini Âlemlerin Efendisi Rasûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in önüne koydu.” dedi.
Sahâbesine Allâh için verme aşkını aşılayan Resûlullâh bizzat kendisi bu infak rûhuna en güzel bir misâl idi.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları