Meleklerin Peygamberimize Yaptığı Ameliyat

VİDEOLAR

Abdullah Sert Hocaefendi, Şifa-i Şerif eserinden meleklerin Peygamberimize (sav.) yaptığı ameliyatı okuyor.

MELEKLERİN YAPTIĞI AMELİYAT

Tâbiîn âlimlerinden Hâlid ibni Ma’dân’dan4 (v. 103/721) rivâyet edildiğine göre -ki bu hadisin bir benzerini ashâb-ı kirâmdan Ebû Zer el-Gıfârî, Şeddâd ibni Evs (v. 58/678) ve Enes ibni Mâlik de rivâyet etmiştir- Peygamber Efendimiz’in ashâbından bazıları:

“Yâ Resûlallah! Bize kendinden bahset.” dediler. O da “Pekâlâ” diyerek şunları söyledi:

“Atam İbrâhim’in ‘Rabbimiz! Onlara içlerinden bir peygamber gönder’ (Bakara 2/129) diye yaptığı duâdaki peygamber benim. Meryem oğlu Îsânın da ‘Ey İsrâiloğulları! Ben de size, daha önce indirilen Tevrât’ı doğrulamak ve benden sonra gelecek Ahmed adındaki bir peygamberi müjdelemek üzere Allah tarafından gönderilmiş peygamberim’ (Saf 61/6) diye müjdelediği benim.”

“Annem bana hâmile kaldığında, vücûdundan bir nûr çıktığını ve bu nûrun Suriye’nin Busrâ (Havrân) şehrindeki sarayları aydınlattığını görmüş. Süt emme çağım Sa‘d ibni Bekr oğulları kabilesinde geçti. Bir gün evimizin arkasında sütkardeşlerimden biriyle koyunumuzu otlatırken, üzerlerinde beyaz elbiseler bulunan iki adam yanıma geldi.”

Ebû Zer el-Gıfârî’nin rivâyeti şöyledir: Bir gün:

“Yâ Resûlallah! Peygamber olduğun günlerde Allah’ın Elçisi olduğunu nasıl bildin?” diye sordum. Şöyle buyurdu:

“Ebû Zer! Mekke vâdisinde bir yerde bulunduğum sırada yanıma iki melek geldi. Onlardan biri yere indi, öteki yerle gök arasında duruyordu. Biri diğerine:

“Bu o mu?” diye sordu. Öteki:

“Evet.” dedi.

“Öyleyse onu bir adamla tart!” dedi. Beni bir adamla tarttı, ben o adamdan ağır geldim. Öteki melek:

“On adamla tart!” dedi. On kişiyle tartıldım, hepsinden ağır geldim. Yine öteki melek:

“Onu 100 kişiyle tart!” dedi. Tartıldım, onlara da ağır bastım. Melek:

“Onu 1000 kişiyle tart!” dedi. Tartıldım, yine onlardan ağır geldim. Terazinin, öteki kefesinin hafifliğinden dolayı içindeki adamların üzerime saçılması hâlâ gözümün önündedir. Sonra meleklerden biri diğerine:

“Onu bütün ümmetiyle tartsan, hepsine üstün gelir” dedi. (Dârimî, Mukaddime 3, nr. 13, 14; Elbânî, Silsiletü’l-ehâdîsi’s-sahîha, IV, 59, nr. 1545, VI, 69, nr. 2529.)

Enes ibni Mâlik’in rivâyeti şöyledir:

“Resûl-i Ekrem çocuklarla oynarken Cebrâil aleyhisselâm yanına geldi, onu tutup yere yatırdı, kalbini yardı ve oradan bir kan pıhtısı çıkardı ve Resûl-i Ekrem’e:

“Şeytanın senden olan nasibi işte budur.” dedi. Kalbini altın bir tasın içinde Zemzem ile yıkadıktan sonra yeri[1]ne koydu ve kapattı. Çocuklar koşarak sütannesine geldiler ve:

“Muhammed’i öldürdüler” diye durumu haber verdiler.

Peygamber Efendimiz’in yanına geldiklerinde, renginin atmış olduğunu gördüler.”

Enes radıyallahu anh bu olayı anlattıktan sonra:

“Peygamber Efendimiz’in göğsünde meleğin diktiği iğnenin izini görürdüm.” derdi. (Müslim, Îmân 261, nr. 162; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, III, 149, 288.)

Diğer bir hadiste şu ilâve vardır: “Yanıma üç kişi geldi. Ellerinde içi karla dolu altın bir tas vardı. Beni tutup karnımı yardılar.”

Bir başka hadise göre şöyle buyurdu: “Göğsümden karnımın altına kadar yardılar. İçinden kalbimi çıkarıp ikiye ayırdılar. Kalbimin içinden de siyah bir kan pıhtısı çıkarıp attılar. (Enes ibni Mâlik radıyallahu anhın biraz yukarıda verilen rivâyetinde geçtiği üzere melek, Peygamber Efendimiz’e çıkardığı bu kan pıhtısı için: “Şeytanın senden olan nasibi işte budur” demiş ve artık şeytanın ona bir şey yapamayacağını belirtmiştir.) Sonra o karla kalbimi ve karnımı tertemiz oluncaya kadar yıkadılar.”

Bir başka hadiste şu ilâve vardır: “Meleklerden biri diğerinden bir şey aldı. Bir de ne göreyim; bu, göreni hayrete düşüren nûrdan bir mühür değil mi? Onunla kalbimi kapatıp mühürledi ve yine onunla kalbimin içini îmân ve hikmetle (gerçeği bilip anlama, doğru karar verme kabiliyetiyle) doldurdu. (Şifâ-i Şerîf’in ilk bahsinde “elem neşrah leke sadrek” âyetini (İnşirâh 94/1) açıklarken Kãdî İyâz şöyle demişti: “Biz senin gönlünü ferahlatmadık mı?” âyetindeki “sadr” ifâdesiyle kalp; “göğsü açmak” ifâdesiyle de “kalbi genişletmek, gönlü ferahlatmak” kastedilmektedir.” bk. I, 78.)

Sonra da kalbimi yerine koydu. Diğer melek elini göğsümün üzerinde gezdirince göğsüm kapanıverdi.”

Başka bir rivâyete göre Allah’ın Elçisi şunları söyledi: “Cebrâil şöyle dedi: Onda sapasağlam bir kalp var. Bu kalbin içinde de gerçekleri gören iki göz, hak sözleri duyan iki kulak var.” (Dârimî, Mukaddime 8, nr. 54.)

Sonra meleklerden biri diğerine: “Onu ümmetinden on kişiyle tart!” dedi. Beni on kişiyle tarttı, hepsinden ağır geldim. Yine öteki melek:

“Onu ümmetinden 100 kişiyle tart!” dedi. Beni 100 kişiyle tarttı, onlara da ağır bastım. Yine melek: “Onu ümmetinden 1000 kişiyle tart!” dedi.

Tartıldım, yine onlardan ağır geldim. Bunun üzerine melek: “Artık bırak onu. Allah’ın salâtü selâmı onun üzerine olsun, kendisini bütün ümmetiyle tartsan, yine de hepsinden ağır gelir.” dedi. (Dârimî, Mukaddime 3, nr. 13; Elbânî, Silsiletü’l-ehâdîsi’s-sahîha, IV, 59, nr. 1545, VI, 69, nr. 2529.)

Diğer bir hadiste şu ilâve var: “Melekler beni bağırlarına basıp, başımdan ve iki gözümün arasından öptüler; sonra da şöyle dediler: Korkma, ey Allah’ın sevgilisi! Senin için ne çok hayır murâd edildiğini bilseydin, pek sevinirdin.” (Beyhakī, Delâilü’n-nübüvve (Kal’acî), I, 141)

Bu hadisin devamında meleklerin şu sözü vardır: “Bir bilsen, Allah katında sen ne kadar kıymetlisin! Allah ile melekleri seninle beraberdir.” (İbni Hacer el-Askalânî, el-Metâlibü’l-âliye (A’zamî), IV, 173, nr. 4254; Müttakī el-Hindî, Kenzü’l-ummâl (Sekkã), XII, 462, nr. 35559.)

Kaynak: Kadı İyaz, Şifa-i Şerif