Meryem Suresi 12. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Meryem Suresi 12. ayeti ne anlatıyor? Meryem Suresi 12. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Meryem Suresi 12. Ayetinin Arapçası:
يَا يَحْيٰى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍۜ وَاٰتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِيًّاۙ
Meryem Suresi 12. Ayetinin Meali (Anlamı):
Biz: “Ey Yahya! Kitabın hükümlerine kuvvetle sarıl!” buyurduk. Ona henüz küçük bir çocuk iken ilim, hikmet ve peygamberlik verdik.
Meryem Suresi 12. Ayetinin Tefsiri:
Yahyâ(a.s.)’ın,
bu büyük emâneti taşıyabilmek için şu üstün meziyetlerle donatıldığı haber
verilir:
› Çocukken
hüküm verilmesi: اَلْحُكْمُ (hüküm) kelimesi
“karar vermek, doğru fikirler oluşturmak, İlahî kanunu tefsir etmek, meseleleri
tahlil edip çözüme kavuşturmak, Allah’ın karar ve hüküm verme konusunda verdiği
yetki yani peygamberlik” gibi mânalar ihtiva eder. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân,
XVI, 69; Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, III, 231) Her şeyden önce ona daha
küçük bir çocukken ilim ve hikmet ihsan edilmiştir. Onun ismi müstesnâ ve
doğumu harikulade olduğu gibi, sahip olduğu vasıflar da normal insanlarınkine
benzemeyen müstesnâ vasıflardır. Diğer insanlar, ancak ileri yaşlarında ve
çalışarak sahip olabilirlerken, ona bu seçkinlik ve üstünlük daha çocukken
ikram edilmişti. Burada ona peygamberlik vazifesinin verildiği de anlaşılmaktadır.
Bu vazife, Tevrat’a her bakımdan tâbi olup İsrâiloğulları’nı da buna teşvik
etmekti.
› Allah
katından bir اَلْحَنَانُ (hanân): Ona yüce
Allah’ın bir lütfu olarak kalp yumuşaklığı, şefkat, merhamet ve muhabbet
bağışlanmıştı. Bunun için özel bir çaba harcamamış, hususi bir terbiye
görmemişti. Adeta yaratılış hamuru muhabbet mayasıyla yoğrulmuş, bu onun tabii
vasfı olmuştu. Başka bir deyişle Yahyâ (a.s.) kalbinde Rabbine karşı, bir
çocuğun annesine duyduğu derin sevgiye benzer bir muhabbet taşıyordu. Bu çok
önemli bir özellikti. Zira muhabbet, şefkat ve merhamet, insanların gönül
dünyalarını ve orada kaynaşan duygularını gözetmek mecburiyetinde olan,
gönülleri kazanarak onları yumuşak bir üslupla iyiliğe davetle vazifeli bulunan
bir peygamber için vazgeçilmez ve yeri doldurulmaz bir ahlâkî meziyettir.
› Allah
katından bir اَلزَّكٰوةُ (zekât): Yüce
Allah’ın, Yahyâ (a.s.)’a bahşettiği diğer mümtaz vasıflar kalp temizliği, gönül
arınmışlığı, duygu saflığı ve ahlâk yüceliği idi. Allah onu insanların
faydasına olmak ve onları hidâyete davet etmek üzere mübârek kılmıştı. O, bu
ulvî ahlâkî vasıflar sayesinde kalplerin kirlerine, vicdanların pisliklerine
karşı koymuş, onları temizleyip arındırmaya çalışmıştır.
› Müttakî bir
kişi: O, küçük büyük her türlü günahtan ve kötülüklerden sakınan bir insandı.
Yüce Allah’a karşı daimî bir kulluk hali içindeydi. Rabbini hiç hatırından
çıkarmıyor, O’ndan korkuyor, gizli açık her hal ve hareketinde O’nun murâkabesi
altında olduğu şuurunu taşıyordu.
Yahyâ
(a.s.), aynı zamanda ana-babasına karşı iyilik, ihsan ve itaat hissiyâtıyla
doluydu. Dik kafalı, serkeş, zorba ve huysuz biri değildi. Doğduğu gün, öleceği
gün ve tekrar diriltileceği gün onun üzerine selam, selamet ve emniyet vardır.
Allah onu dünyada inanç ve amel bakımından her türlü eğrilik ve sapmalardan
koruduğu gibi, dehşetli zamanlar olan ölüm anında da mahşerde dirilirken de
emniyet içinde olacaktır. O, dünyada günahlardan ve afetlerden korunduğu gibi,
âhirette de her türlü belâ ve sıkıntılardan muhafaza olunacaktır.
İşte
Yüce Allah, kendisini bu ağır emaneti taşımakla vazifelendirirken, onu bu güzel
sıfatlarla tezyin etmiştir. Bunlar sayesinde o, babasının yerini dolduracak ve
babasının gizli gizli niyazlarında dile getirdiği hasretini tahakkuk
ettirecekti.
Şimdi
de kadınlara bir hayâ, iffet ve fazilet örneği olarak Hz. Meryem kıssası
anlatılıyor:
Meryem Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Meryem Suresi 12. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...