Meryem Suresi 61. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Meryem Suresi 61. ayeti ne anlatıyor? Meryem Suresi 61. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Meryem Suresi 61. Ayetinin Arapçası:

جَنَّاتِ عَدْنٍۨ الَّت۪ي وَعَدَ الرَّحْمٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِۜ اِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا

Meryem Suresi 61. Ayetinin Meali (Anlamı):

Orası Adn cennetleridir ki, Rahmân o cennetleri kullarına, o kullar onları görmeden ve akıl ve idraklerinin ötesinde olarak va‘detmiştir. Hiç şüphesiz Allah’ın va‘di gerçekleşecektir.

Meryem Suresi 61. Ayetinin Tefsiri:

Küfür, şirk, azgınlık ve her türlü günahı bırakıp Allah’a yönelerek imanını kemâle erdirenler ve kâmil bir imanın alameti olarak sâlih ameller, hayırlı ve güzel işler yapanlar Adn cennetleriyle mükâfatlandırılacaklardır. Akla hayale gelmeyen nimetlerle dolu o cennetlerin burada şu özelliklerine dikkat çekilir:

    Allah o cennetleri mü’minlere görmedikleri halde va’detmektedir. Yani dünyada iken onların görülmesi imkânsızdır. Ancak insanlar, bunların varlığına iman etmekle mesuldür. Fakat, madem ki Allah va’dediyor, o şüphesiz gerçekleşecektir.

    Cennete girenler orada asla boş, faydasız, mânasız sözler işitmeyeceklerdir. Cennette sadece “Selâm” sözünü işiteceklerdir. Orada Allah’ın ve meleklerin cennetliklere selâmı olacak; mü’minler de birbirlerine hep selâmla mukâbele edeceklerdir. Cennet tam bir huzur, barış, selâmet ve emniyet diyârı olacaktır. Zaten cennetin bir ismi de دَارُ السَّلَامِ (Dâru’s-Selâm)dır. (bk. Yûnus 10/25)

    Cennetliklere yiyecekleri bir sabah bir de akşam olmak üzere iki öğün ikram edilecektir. Orada dünyada olduğu gibi sabah ve akşam olmayacağına göre, yani bu iki zaman arasındaki süre kadar fasılalarla yiyecekleri verilecektir. Bu ifade cennetliklerin hallerinin oldukça mûtedil olduğunu haber vermektedir. Ancak, “sabah akşam” ifadesiyle “devamlılık” kastedilmiş olması da mümkündür. Buna göre onların orada devamlı olarak rızıklandırılacakları anlaşılır. Nitekim bir âyet-i kerîmede cennet nimetleri: “Eksilip tükenmeyen ve onlardan aslâ esirgenmeyen” (Vâkıa 56/33) olarak tavsif edilir.

- Cennete ancak takvâ sahibi olanlar; Allah’tan korkan, günahlardan sakınan, temiz ve günahsız insanlar girecektir. Bu sebeple, cennet taliplerinin dünyada günahlardan uzak bir hayat yaşamaları, günahları varsa onların affı için Yüce Allah’a istiğfar etmeleri lazımdır.

Bâyezîd-i Bistâmî (k.s.) der ki:

“Lâ ilâhe illallah cennetin anahtarıdır. Fakat şu bir gerçektir ki dişleri olmayan anahtar kapıyı açmaz. Bu bakımdan cennetin anahtarı olan kelime-i tevhidin dişleri şunlardır:

  Yalandan ve gıybetten arınmış bir dil,

  Hîle ve hainlikten arınmış bir kalp,

  Haram ve şüpheli şeylerden temizlenmiş bir mide,

  Bid‘at ve nefsânî arzulardan arındırılmış bir amel.” (el-Hadâiku’l Verdiyye, s. 431)

Müslüman, kendini cennete ulaştıracak bu yollarda ilerlerken tüm zorluklara sabırla göğüs germeli, Allah’tan beklediği bir yardım istediği zaman ulaşmayınca aceleci davranmamalı, hemen ilâhî yardımı getirecek meleklerin yolunu gözlememelidir. Çünkü meleklerin kime, ne zaman ve nerede yardıma geleceğine karar verecek olan sadece Allah Teâlâ’dır:

Meryem Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Meryem Suresi 61. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.