Meşayıh Ne Demek?

NE NEDİR?

Meşayıh: Şeyhler, ulular anlamlarına gelmektedir.

MEŞAYIH KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Şâzelî meşâyıhından Derkāvî ç anlatıyor:

“Üstâdım beni bir kabîleye gönderiyordu. Dedim ki:

«Gittiğim yerde mânevî sohbetler yapıp hasbıhâl edebileceğim bir Allâh’ın kulu bile yok, yapayalnız kalacağım...»

Bana üstâdımın cevabı şöyle oldu:

«Muhtaç olduğun insanı kendin doğuracaksın! (Kendin arayıp, bulup, yetiştireceksin)»”

❁ Hizmet, fedakârlıktır.

❁ Hizmet, Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmadır.

❁ Allah Rasûlü r, bütün meşakkatli hizmetlerde dâimâ en öndedir. Bir sefere

giderken en önden gider, seferden dönerken de en arkada kalıp geride kalan muhtaçlara

yardım eder, onlara destek verirdi.

❁ Efendimiz r’in hayatı hizmetten ibârettir. O r, son nefesini verirken bile teblîğ ile

hizmet hâlindeydi.

*****

Yûnus Emre Hazretleri, nükteli bir şiirinde:

Çıktım erik dalına, anda yedim üzümü

Bostan ıssı kakıdı, der ne yersin kozumu

«Erik dalına çıkıp orada üzüm yedim. Bahçenin sâhibi de beni: “Cevizimi niçin yiyorsun?” diye azarladı.» beytini söylemiştir. Bu beyit de rüyâ gibi tâbire muhtaçtır. Meşâyıhtan Niyâzî-i Mısrî Hazretleri, bu beyt-i şerîfi şöylece şerh etmiştir:

«Erik, mânevî terakkî basamaklarından dînin zâhirini ifâde eder. Zîrâ dışı lezzetli meyve, içi taş gibi sert bir çekirdektir. Üzümse dînin bâtınıdır, yâni rûhânî kısmıdır. Onda sert çekirdek küçülmüş ve dağınıklaşmıştır. Yâni tasavvuf yoluna giren, büyük günahlardan kurtulmuş, hatâlar teferruat üzerinde devâm eder hâle

gelmiştir. Cevizse, tasavvuftaki mârifet, yâni Cenâb-ı Hakk’ı kalpte tanıyabilmek ve hakîkattir. Zîrâ onun dışı sert ve çetin bir kabuk, içi ise lezzetli meyvedir. Böyle olan Hak dostları, âdeta zırha bürünmüş gibidirler. Çünkü mahfuzdurlar. Mâruz kalacakları tehlikelere karşı mânevî bir korunmaya mazhardırlar.»”

*****

Nakşî meşâyıhından ve büyük Osmanlı ulemâsından Muhammed Hâdimî Hazretleri der ki:

“...Hâller sârîdir, sohbet ve ülfet edenlerin hâlleri birbirine geçer… İnsanların tabiatları birbirine benzemeye ve başkasını tâkip etmeye meyyâldir. Tabiat, sahibi farkına varmadan başka bir tabiatın husûsiyetlerinden alıverir…”