Mescid Adabı Nasıl Olmalıdır?

EDEP VE ADAB

Müslümanın mescid adabı nasıl olmalıdır?

Mescidin Allah’ın evi olduğu düşüncesiyle saygı göstermek, girerken kendisine çeki düzen vermek, laubali bir tavır takınma­mak gerekir. Bu hususu Rasûlullah (s.a.) şu hadisiyle açıklamıştır:

“Biriniz mescide girdiği zaman, oturmadan Önce iki rekat se­lamlama namazı kılsın.” (Buhârî, Salât, 60)

Mescidlerin, insanların iğrendiği, nefret ettiği her türlü pislik ve davranışlardan arındırılması, uzak tutulması çok önemlidir.

Enes bin Mâlik’ten rivâyet edildiğine göre Allâh Resûlü mescidin kıble istikâmetinde bir tükrük gördü. Onu bizzat eliyle temizledi. Mübârek yüzlerinde, buna duyduğu kızgınlığın şiddeti görülüyordu. (Müslim, Mesâcid, 52; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, I, 255) Efendimiz ümmetinin temiz, nâzik ve zarif olmasını ister, buna muhâlif davranışlardan uzak durmalarını arzû ederdi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.) diğer bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Bana, iyisiyle kötüsüyle ümmetimin amelleri gösterildi. İyiliklerinin arasında, eziyet veren şeyin yoldan kaldırılmasını da gördüm. Kötü amelleri arasında, mescidin içerisine tükürüp onu temizlememeyi de gördüm.” (Müslim, Mesâcid, 58)[1]

Hadîs-i şerifte husûsiyle mescide tükürmek söz konusu edilmiştir. Mescidler, Allâh’a ibâdet edilen mekânlar olmakla birlikte insanların toplu hâlde bulunduğu yerlerdir. Bu mukaddes mekanların temizliğine azami dikkatin gösterilmesi icab eder.

Esasen her insan tarafından zorunlu olarak yerine getirilmesi gereken temizlik, İslâm tarafından ibâdet hüviyetine büründürülmüştür.

Efendimiz as, özelikle de mescitlere gelirken elbisede nâhoş kokuların bulunmasını istemezdi. Nitekim o, giydiği bir hırkayı, terleyip de yün kokusu hissedince, çıkarmıştır. Bunu bize haber veren Hz. Âişe, Efendimiz’in dâima güzel kokulardan hoşlandığını bildirmiştir. (Ebû Dâvûd, Libâs, 19)

“Her kim bu pis kokulu sebzeden bir şey yerse, sakın mescidi­mize yaklaşmasın. Çünkü melekler insanların rahatsız oldukları şeylerden rahatsız olurlar.”

Hadisteki pis kokulu sebzeden maksat soğan ve sarımsaktır. Pis kokulu her şey de aynı hükümdedir. Meleklerin rahatsız olma­larından maksat, hoşlanmaz, nefret eder anlamındadır. Çünkü on­lar, güzel davranışları, temiz, güzel ve hoş şeyleri severler; bunla­rın zıddı olan şeylerden tiksinti duyarlar.

Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a), “Mescidde alış veriş yapan birini gördüğünüzde, ‘Allah, tica­retini kârlı kılmasın!’ deyiniz.” Buyurarak bu hususdan men etmiştir. (Tirmizî, Büyü’, 76; Dârimî, Saîât, 118; Beyhakî, 2/447)

Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

“Sizden biri, mescide girdiğinde, ‘Allahumme iftah lî ebvâbe rahmetik’; çıktığında da “Allahumme inni es’eluke min fadlik’  desin!” (Müslim, Müsâfirîn, 68)

OKUMA PARÇASI

Güzel şehir Medine’nin kenar mahallelerinden birinde oturan Ümmü Mihcen adında yaşlı bir hanım vardı. Kendisi temiz olduğu kadar düşünceleri ve kalbi de tertemiz olan bu kadın bir gün:

Madem ki yüce Allah benim kalbimi inançsızlık ve günahtan temizledi, bana îman temizliğini bahşetti; ben de onun evini temizlemeliyim, diyerek her gün Peygamber Mescidi’ni temizlemeye başladı.

Ümmü Mihcen’in, mescidi temizlemesi Allah Rasulü’nü çok memnun ediyordu. Peygamberimiz Ümmü Mihcen’i çok seviyor; onu mescitte her gördüğünde tebessüm ederek hâl ve hatırını soruyordu.

Gün geldi, zaten yaşlı olan Ümmü Mihcen hastalandı. Günlerce ne Peygamber Efendimizin mescidini temizleyebildi ne de O’nun mübarek yüzünü görebildi. Ümmi Mihcen bu duruma o kadar çok üzülüyordu ki hemen iyileşmek ve tekrar mescitteki görevine devam etmek istiyordu. Ama hastalığı onun mescide gitmesine mani oluyordu. Onun için üzüntüsünden hep ağlıyordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.) onu bir kaç gün göremeyince komşularına sordu. Onlar:

– Hastadır ey Allah’ın Rasulü, dediler.

Bu cevap üzerine Peygamber Efendimiz Medine’nin kenar mahallesinde oturan Ümmü Mihcen’in evine doğru yürümeye başladı.  Bazıları ondan önce Ümmü Mihcen’e giderek:

– Müjdeler olsun sana ey Ümmü Mihcen, Peygamber Efendimiz seni ziyarete geliyor, dediler.

Ümmü Mihcen bu müjdeyi aldığı zaman heyecandan ne yapacağını bilemedi. Hastalıktan iyice halsiz düşen yüreği hızla çarpmaya başladı. Çok geçmeden tatlı bir ses duyuldu:

– Esselâmü Aleyküm, diyordu Peygamber Efendimiz (s.a.)…

Ümmü Mihcen yattığı yerden doğrulmaya çalışarak, kısık bir sesle:

– Ve Aleykümüsselâm, ey Allah’ın Rasulü, diye cevap verdi.

Ziyaret kısa sürdü. Fakat Ümmü Mihcen için bu zamanın değeri gerçekte çok büyüktü. Çünkü Allah’ın Peygamberi (s.a.), ziyaretine gelmişti.  Artık hiç yerinden kalkamasa bile üzülmezdi.

Bundan sonra Sevgili Peygamberimiz (s.a.), sürekli Ümmü Mihcen’in nasıl olduğunu komşularına sordu. Onun sağlık durumu hakkında sık sık bilgi aldı. Komşularına şu tembihte bulundu:

– Ümmü Mihcen vefat ederse, haberim olmadan onu gömmeyin.

Nihayet bir akşamüzeri Ümmü Mihcen, tertemiz ruhunu Allah’a teslim etti. Komşuları vakit geçirmeden onu yıkayıp, kefenlediler. Hazırlık tamamlanınca cenaze namaz kıldırması için Peygamber Efendimiz’in evine gitmeye niyet ettiler. Ancak yatsı namazı kılınmış, vakit epeyce ilerlemiş Peygamber Efendimiz (s.a.) evinde istirahata çekilmişti.

Cenazede bulunanlar kendi aralarında konuşmaya başladılar:

– Demek nasibi bu kadarmış.

– Ne iyi bir kadındı.

– Ne zaman görsek mescidi temizlerdi.

– Acaba Peygamberimizi uyandırsak mı?

– Peygamber Efendimizi rahatsız etmemiz doğru olmaz.

– Ama Peygamberimiz kendisine haber verilmesini istemişti. Bilmeden bir hata etmiş olmayalım!

– Bence Peygamberimizi rahatsız etmeyelim!

Bu tür tereddütlü konuşmalar devam etti. Sonunda Ümmü Mihcen, Peygamberimize haber verilmeden kabristana götürüldü. Cenaze namazı kılındı ve toprağa verildi. Sabahleyin Peygamber Efendimiz (s.a.) onu sorduğunda

– Ey Allah’ın Rasulü! O vefat etti, bizde onu defnettik. Aslında biz onu yıkayıp kefenledikten sonra size geldik. Fakat siz istirahata çekilmiştiniz. Sizi rahatsız etmek istemedik, dediler.

Peygamberimiz çok üzüldü. Çünkü onun cenaze namazını kendisi kıldırmak istiyordu.

– O zaman benimle gelin, dedi ve arkadaşlarıyla birlikte kabristana doğru gittiler. Komşuları Ümmü Mihcen’in mezarını gösterdiler. Peygamber Efendimiz ve sahabeler Ümmü Mihcen için tekrar cenaze namazı kıldılar. Çokça dua edip oradan ayrıldılar.

Peygamber Efendimiz bu güzel ahlâklı hanıma ölümünden önce olduğu gibi ölümünden sonra da değer vermiş ve ona karşı güzel bir vefa örneği göstermiş oldu. Böylece Ümmü Mihcen hayatta iken de öldükten sonra da Allah Rasulü’nü çok sevmenin ve Allah’ın evi yerinde olan mescidi temizlemenin karşılığını almıştı. (Buhari, Cenâiz, 67 hikayeleştirilmiştir.)

Dipnotlar:

[1]. O dönemde mescidlerde halı, kilim ve benzeri sergiler bulunmayıp zemin kumla kaplı idi. Bu sebeple zaman zaman buralara tükürüldüğü görülmüştür.

Kaynak: Faruk KANGER Lokman HELVACI, ADABI MUAŞERET