Mescid-i Nebevi'yi ve Peygamberimizin Kabrini Ziyaret Etme Adabı
Mescid-i Nebevi'yi ve Peygamber Efendimizin kabrini ziyaret etme adabı.
Resulullah Efendimiz “Bir kimse bana selam verince Allah bana ruhumu iade eder, ben de o kimsenin selamını alır, ona karşılık veririm”[1] buyurmuştur.
Peygamber Efendimizi ziyaret etmeğe niyet eden kimse, mescidini ziyaret etmeğe niyet eder ve bu ziyaret ile Allah'ın rızasını kazanmayı amaçlar. Yolculuğu sırasında her zamankinden daha çok salat ü selam getirir.
MEDİNE'DE NASIL SELAM VERİLİR?
Medine'ye yaklaşıp Mescid-i Nebiyi ve civarını görünce salat ü selamı daha da arttırır ve “Allahümme heze haramü nebiyyike fecalhü vigâyeten lî minenneri ve emnen mine’l azebi ve sûi’l hisebi” yani “Ey Allah'ım! Bu, Peygamber'inin haremidir. Onu benim hakkımda cehennem ateşinden, azaptan ve kötü hesaptan korunma vesilesi kıl” diye dua eder. Mümkünse Medine'ye girdiğinde gusleder veya abdest alır. Temiz elbiseler giyinir, güzel koku sürünür, Mescide ulaştığında, “Allah'ın adıyla ve Resülullah'ın dini üzere (bu ziyareti yapıyorum) Ey Rabbim, (gireceğim yere) doğruluk ve esenelik içinde girmemi sağla. Çıkacağım yerden de beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver”[2] Ey Allah'ım! Peygamber'in Muhammed'e ve onun aile fertlerine salât ve selam et. Günahlarımı bağışla, rahmet ve ihsanının kapılarını bana aç” diye dua eder. Sağ adımını atarak tevazu ve saygı ile içeriye girer. Kerahet vakti değilse iki rekat tahiyyetülmescid namazı kılar. Bu namazı mümkünse, Hz. Peygamberin kabrinin bulunduğu hücre ile minberinin arasında bulunan ve “Ravza-i Mutahhare” diye anılan yerde, değilse mescidin uygun bir yerinde kılar. Resülullah (s.a.s.), “Evimle minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir, minberim de (Kevser) Havuzumun üzerindedir” buyurmuştur. [3]
Tahiyyetülmescid namazını kıldıktan sonra, bu nimete ulaştığı için şükür seçdesi yapar veya iki rekat şükür namazı kılar, sonra kabr-i şerife doğru ilerler, Peygamber Efendimiz‘in mübarek başı hizasına gelince iki metre kadar mesafede yüzü kabre, sırtı kıbleye dönük olarak durur.
PEYGAMBER EFENDİMİZİ SELAMLAMA
Resulullah'ın kendisini gördüğü, söylediklerini işittiği, kendisine muka'belede bulunacağı bilinci ve duasının kabul edileceği inancı ile şöyle selam verir ve dua eder:
“Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah'ın Resülü.
Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah'ın Nebisi.
Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah'ın seçkin Peygamberi. Allah'ın selamı üzerine olsun ey rahmet Peygamberi. Allah'ın selamı üzerine olsun ey ümmetin şefaatçisi.
Allah'ın selamı üzerine olun ey Peygamberlerin efendisi. Allah'ın selamı üzerine olsun ey nebilerin sonuncusu.
Allah'ın selamı üzerine olsun “Ey örtünüp bürünen Peygamber”
Allah'ın selamı üzerine olsun ey Muhammed,
Allah'ın selamı üzerine olsun ey Nebi Ahmed.
Allah'ın selamı sana ve Allah'ın kirlerini giderip tertemiz kıldığı güzel ve temiz ev halkına olsun.
Allah bizden yana seni, bir nebiyi kavminden yana ve bir resülü ümmetinden yana mükafatlandırdığı en yüksek derece ile mükafatlandırsın.
Şahadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve sen Allah'ın Resülü'sün. Peygamberlik görevini ve emaneti yerine getirdin. Ümmete nasihat ettin, Kur'an'ı açıkladın, Allah yolunda hakkıyla cihad ettin.
Allah'ım! Efendimiz Muhammed (s.a.s.)'e vesileyi ve fazileti ver ve onu kendisine vaad ettiğin “Makam-ı Mahmûd”a gönder. Ona, senden istenebilecek en büyük mükafatları ver.
Allah'ım! Efendimiz, kulun ve ve Resûlün, ümmi Nebi'n Muhammed'e ve onun Aile fertlerine, eşlerine ve soyuna salât et, tıpkı İbrahim (s.a.s.)e ve onun aile fertlerine salat ettiğin gibi ya Rabbi.
Efendimiz Muhammed (s.a.s.)'i ve onun aile fertlerini mübarek kıl, tıpkı İbrahim (s.a.s.)'e ve onun aile fertlerini mübarek kıldığın gibi ya Rabbi!” diye selam verir ve dua eder.
Kendisi vasıtası ile Resülüllah'a selam gönderilmiş ise;
“Ya Resulellah! Filanca kişinin sana selamı var, Allah katında kendisi için şefaatçi olmanı istiyor; ona ve bütün müslümanlara şefaat eyle” diye selamı iletir.
Peygamberimiz (s.a.s.)'e sağlığında nasıl saygı göstermek gerekiyor idiyse, vefatından sonra da aynı şekilde ona saygılı davranmak gerekir. Onun mescidinde ve kabr-i şerifi'nin yanında yüksek sesle konuşulmaz, kabrin yanına fazla yaklaşılmaz, duvarlarına el ve yüz sürülmez, sırt veya
göğüs ile duvarlarına yaslanılmaz, etrafında tavaf edilmez,
başkalarına rahatsızlık verilmez. Bu tür davranışlar bidattir. Ziyaret süresince Allah'ın Resulünün sağ olup hücre-i saadetinde istirahat etmekte olduğu düşüncesi ile hareket edilmelidir. Unutmamak gerekir ki, o makam, yüce Allah'ın
bazı sahabîleri “Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin” [4] diye uyardığı makamdır.
HZ. EBUBEKİR'İ SELAMLAMA
Dua, salât ve selamdan sonra, bir metre kadar sağa ilerleyerek Hz. Ebubekir (r.a.)'ın başının hizasında durur:
“Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah Resûlü'nün halifesi.
Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah Resûlü'ün sığındığı mağaradaki arkadaşı.
Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah Resülünün yolculuk arkadaşı.
Alah'ın selamı üzerine olsun ey onun sırlarının güvenilir saklayıcısı.
Allah seni bizden yana, bir önderi, peyganberinin ümmetinden yana mükafatlandırdğı en yüksek derece ile mükafatlandırsın. Hiç şüphe yok, sen Allah'ın Resülüne en güzel şekilde halifelik yaptın, onun yolunu en iyi şekilde takip ettin. Dinden dönenlerle ve bidatçılarla savaştın, akrabalık bağlarını gözettin. Ölünceye kadar hakkı daima ayakta tuttun, haklı olana yardım ettin. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun” diye selam verip dua eder.
HZ. ÖMER'İ SELAMLAMA
Bir metre kadar sağa doğru ilerleyerek Hz. Ömer (r.a.) ın başı hizasına gelir. Burada;
“Allah'ın selamı üzerine olsun ey müminlerin emiri.
Allah'ın selamı üzerine olsun ey müşriklerin baskısı altında iken müslümanlığını ortaya koyup ilan eden yiğit.
Allah'ın selamı üzerine olsun ey putları kıran Halife.
Allah seni en güzel bir şekilde mükafatlandırsın ve seni halife yapanlardan razı. Çünkü sen İslam'a ve müslümanlara yardım ettin, yetimleri himayen altına aldın, akrabalık bağlarını gözettin. İslam seninle güç kazandı Müslümanlar için razı olunan bir önder, doğru yola iletilmiş bir yol gösterici oldun.Onların birliğini sağladın, fakir olanlarını zengin kıldın, eksiklerini tamamladın. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun” diye selam verip dua eder.
Daha sonra tekrar Resülüllah'ın mübarek başı hizasına gelerek; “Allah'ım! Uzak ülkelerden, uzak beldelerden, Peygamber'in Muhammed (s.a.s.)'e karşı görevimizi yerine getirmek ve onun bıraktığı hatıraları görmek maksadıyla geldik. Hatalarımız belimizi büktü, günahlarımız omuzlarımızı çökertti. Muhammed Mustafa ise şefaatinin kabul edileceği, övülmüş en yüce makama çıkarılacağı vaad edilmiş şafaatçi bir Peygamberdir. Sen ise Kur'an'da; “Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allahtan günühlarının bağışlanmasını dileseler ve Peygamber'e onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı”[5] buyuruyorsun. Biz de günahlarımızın bağışlanması dilemek için geldik.
Ey Allah'ım! Onu bize şefaatçi kıl, canımızı onun dini ve sünneti üzere al, terk edilmemiş ve pişman olmamış kimseler olarak bizi onun Kevser havuzunun başında topla ve onun kabından bize su içir.
Allah'ım! Onu bize şefaatçı kıl, Allah'ım! Onu bize şefaatçı kıl.
Allah'ım! Bizim günahlarımızı, bizden evvel iman ile göçmüş babalarımızın, annelerimizin ve kardeşlerimizin günahlarını bağışla. Kalplerinizde iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma.
Ey Rabbimiz! “Şüphesiz sen çok esirgeyensin, çok merhamet edensin.
Rabbimiz! Bize dünyada bir iyilik ver, ahirette de bir iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru.
Şeref ve izzet sahibi Rabbimizi inanmayanların yanlış nitelemelerinden tenzih ederim. Selam olsun peygamberlere, hamd olsun alemrin Rabbi olan Allah'a” diye dua eder. Dilerse orada, dilerse mescidin uygun olan her hangi bir yerinde başka dualarda bulunur, kendisi, ailesi ve yakınları için dua eder.
Dua ederken sesini fazla yükseltmez, aşırılığa kaçmaz, tevazu ve huşu içinde olur.
“Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O haddi aşanları sevmez”[6] ayeti ışığında hareket eder.
Daha sonra Kabri Şerif ile Minber arasında bulunan “Ebû Lübâbe Sütunu”nun yanına gelir, burada iki rekat namaz kılar, istiğfarda bulunur.[7] Daha sonra “Hannâne Sütunu”nun yanına gelir. Burada da dua eder, fırsat bulursa namaz kılar.[8] Mescid'de bulunduğu süreyi Kur'an okuyarak, zikir, dua ve niyazda bulunarak değerlendirir.[9]
Dipnotlar:
[1] Ebû Dâvûd, Menâsik, 100; I,534.
Hadiste geçen “ Allah ruhumu bana iade eder” ifadesi, Hz. Peygamber'in ruhunun bedeni ile ilişkisinin devam ettiğin ifade etmektedir. Yoksa her selam verilişinde Hz. Peygamber'in bedenine döndürülüp tekrar geri alındığını ifade etmemektedir.
[2] İsra, 17/80.
[3] Buhârî, Mescid-ü Mekke, Fadlü's-Salâti Fî Mescid-i Mekka; II, 57.
[4] Hucürât, 49/2.
[5] Nisa, 4/64.
[6] A'râf, 7/55.
[7] Ebû Lübabe, ikinci Aka'be biatında bulunmuş, Hz. Peygamber tarafından kabilesine temsilci tayin edilmiş Medineli bir sahabidir.Eskiden müttefikleri ve komşuları olan Kureyza oğullarının muhasara edildiği sırada onlara, teslim olmalarının ölüm anlamına geleceğini işaret etmiş, daha sonra yaptığına pişman olmuş, tövbe etmiş ve Resülullah'ın yanına gelmeden doğruca mescide giderek farz namazlar ve tabii ihtiyaçları dışında, affedilinceye kadar çözdürmemek üzere kendini bir direğe bağlamıştı.Yiyip içmeden altı gün bu direkte bağlı olarak kaldıktan sonra, affedildiğini bildiren ayet inince bizzat Hz. Peygamber tarafından çözüldü. Bugün o direğin yerinde bulunan sütün “Üstuvâ- netü Ebî Lübâbe” (Ebû Lübâbe Sütunu) veya Üstüvânetü't-Tevbe” (Tövbe Sütunun) diye anılmaktadır.(Asri Çubukçu, “Ebû Lübâbe el-Ensârî”, TDV İslam Ansiklopedisi)
[8] Peygamber Efendimiz, ilk zamanlarda Mescide hutbe okuyacağı zaman bir hurma kütüğünün üzerine çıkardı. Daha sonraları hazırlanan minber üzerinde hutbe okumaya başlayınca kütük ağlayıp inlemeye başlamış, Hz. Peygamber minberden inerek onu elin ile sıvazlayarak teskin etmişti. (Buhârî, Cumu'a, 26; I, 220) işte o hurma kütüğünün yerindeki sütün “el-Üstüvânetü'l-Hanne” (Ağlayan Sütün) diye anılmaktadır.
[9] Peygamber Efendimizi ziyaret ile ilgili bilgiler için bk. Mevsılî, I, 175-178; Nevevî, el-Mecmû', VIII, 252-260. Kamil Miras, Sahih-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesive Şerhi, IV, 1972. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Üçüncü Baskı, Başnur Matbaası, Ankara, 1972.
Kaynak: Dİyanet İslam İlmihali