Mesnevi Neden
Hazret-i Mevlânâ, kâmil insanın gönül sadâsını; bir bakıma da kendi hâlini, ney’in feryâd dilinden anlatmak zarûretinde kalmıştır.
«Sırrım feryâdımdan uzak değildir, sırrım feryâdımın içindedir!» anlayışıyla ve «Dinle!» diyerek yazmaya başlamıştır.
O hâlde bizim açımızdan yapılacak şey, onun bu feryâdına ve «Dinle!» talebine kulak vermektir. O aşk sultanı, ez-cümle özlü bir şekilde şöyle diyor:
“Ney’i dinle; nasıl hikâye ediyor, (hayır) ayrılıklardan şikâyet ediyor:”
“(Diyor ki:) Beni neyistândan/sazlıktan kopardıklarından beri, erkek, kadın (herkes) feryadımdan inlemektedir.”
"NEY" NE DİYOR BİZE?
Yâni ney demek istiyor ki:
“Ben önce bir kamışlıktaydım. Köküm ve gönlüm suda, topraktaydı. Orada nazla salınır, her esen rüzgâra uyardım. Fakat gün geldi, beni kamışlıktan kestiler. Vücûdumu aşk ateşiyle kuruttular, dağladılar, deldiler. Tenimde türlü yaralar açtılar. Sonra beni bir yüce nefeslinin eline verdiler. Onun sıcak aşk nefesleri, benim içimden geçti. Bu nefes, içimde aşktan gayrı ne varsa sürdü çıkardı. Artık, aşk ile inleyip feryada boğuldum. Feryât ve inleyişim, aslında içimdeki sonsuz ve ilâhî sırları söylemektedir. Ulaştığım hakikati ve saadeti terennüm etmektedir. Yâni benim sırlarım, âdeta ses hâline gelmiş ifadelerdir ki, bunlar, sırrımın mecâzî bir ifşâsıdır. Lâkin gözleri sisli olanlarla kulakları paslı olanlarda benim bu sırlarımı görecek nur ve söylediğim hakîkatleri anlayacak hâl zuhûra gelmemiştir.”
NEY DİNLEYENLER
Hazret-i Mevlânâ, Mesnevî’sinde “ney” dinleyenlerin, onun sadâsı ile ulvî duygulara ulaşmasını arzû eder.
Ney’in âid olduğu yer olan Neyistân, yâni sazlık, bir semboldür. Bununla da insanın ezel âlemindeki Hak ile olan beraberliği hatırlatılır. Ayrıca Cenâb-ı Hakk’ın insan hakkında meâlen, «Kudretimden (ruhumdan) ona (bir sır) üfledim» buyurması ile rûhî âlemimizin Allâh’tan bir sır taşıdığı ve bunun farkına varan kâmil ve âriflerin, bir ömür Rablerine vuslat ateşi ile yanıp tutuştukları beyan edilir.
Mesnevî şârihleri:
“Kur’ân-ı Kerîm’in «ikra’!» (oku!); Mesnevî’nin ise «bişnev!» (dinle!) diye başlamasını îzâh ederken, «bişnev!» (dinle!) sözünün, «ikra’!»nın tefsîri olduğunu...” söyleyerek;
“Kelâm-ı ilâhîyi dinle! Esrârı dinle! Kendindeki gizli hakîkati dinle!” şeklinde anlaşılmasını da isterler.
Çünkü Mesnevî, Kur’ân-ı Kerîm’in hakîkat ve esrârından gönül ehline sunulan şebnemlerdir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Âb-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları