Mestler Üzerine Mesh Etmek ile İlgili Hadisler

Mest üzerine mesh yapılır mı? Abdest alırken mestler üzerine mesh etmek ile ilgili hadisler…

Urve bin Muğira bin Şu’be radıyallahu anh’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:

MESTLER ÜZERİNE MESH ETMEK İLE İLGİLİ HADİSLER

Tebük seferinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve ben şafaktan önce yoldan kenara çıktık. Onunla ben de yoldan kenara çıktım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem devesini çökertti, abdest bozup geldi. Su kabından eline su döktüm. Ellerini, sonra yüzünü yıkadı. Kollarını sıvadı. Cübbesinin yenleri dar olduğu için elini içeri çekip cübbenin altından kollarını çıkardı. Dirseklerine kadar her ikisini de yıkadı. Sonra başına ve mestleri üzerine mesih edip devesine bindi. Döndük yürüyorduk, cemaatı namaz kılarken bulduk.

Abdürrahman bin Avf’ı imamlığa geçirmişler. O da vakti gelince namazı kıldırmış (Biz geldiğimizde) Abdürrahman onlara sabah namazının bir rekâtını kıldırmış bulduk. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kalktı, Müslümanlarla safa durdu.

Abdürrahman’ın arkasında ikinci rekatı kıldı. Abdürrahman selâm verince, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namazını ikmale kalkdı. Müslümanlar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den önce namazı kıldıklarına üzülüp “sübhanallah” kelimesini çok getirmeye başladılar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem selam verince onlara:

(Üzülmeyin) “isabet ettiniz veya güzel yaptınız” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 59/149; Buharî, Kitâb’ul-Vudu, b. 36, c. 1, s. 53, Kitâbı libas, meğazide; Müslim- Tahâret b. 22, n. 274, s. 228; Tirmizî, Tahâret, b. 72, n. 97, c. 1, s. 162; Neseî, Tahâret, b. 37, n. 133, s. 83, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 84, n. 545, s. 181, c. 1)

*

Muğıra bin Şu’be radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem abdest aldı. Başının ön kısmının saçlarına mesh etti ve sarık üzerine mesh ettiğini de zikir etti. Müsedded dedi ki: Mu’temir’den duydum. O da dedi ki; babamın Bekir bin Abdullah’dan Onun da Hasan’dan Onun da Muğire bin Şu’be’nin oğlundan Onun da babasından rivâyetini işittim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem meshleri, alın saçları ve sarığının üzerine mesih ederdi. Râvi Bekir:

Ben onu Muğire’nin oğlundan işittim dedi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 59/150; Müslim, Tahâret, b. 23, n. 274, c. 1, s. 230; Tirmizî, E. Tahâret, b. 75, n. 100, c. 1, s. 170; Neseî, Tahâret, b. n. 78, s. 83)

Hadisin Açıklaması

Bu hadis-i şerif de Rasûlullah Efendimiz’in mestleri üzerine mesh ettiğine delildir.

*

Şa’bî radıyallahu anh dedi ki:

Urve bin Muğire bin Şu’be’yi babasından nakil ederek şöyle dediğini işittim: Muğire dedi ki: Biz Peygamber (s.a.v)’in kâfilesinde idik. Yanımda deriden bir su kabı vardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hacete çıktı ve sonra döndü. Ben kendisini su kabıyla karşıladım; ona su döktüm; ellerini ve yüzünü yıkadı. Üzerinde yünden yapılmış, kolları dar bir Rum cübbesi vardı. Onu çıkarmak istedi, darlığından kollarını cübbenin altından çıkarıp uzattı. “Ben onları temizken (abdestliyken) giydim” dedi.

Mestlerini çıkarmak için elimi uzattım; bana “mestleri bırak” dedi ve hemen üzerlerine meshetti.”

İsa bin Yunus dedi ki; babam böyle anlattı.

Şa’bi dedi ki: Urve bu hadis-i babasından bizzat müşahede ettiğini, babasının da Rasûlullah’dan müşahede ettiğini kesinlikle ifade etti. (Ebû Dâvûd, Taharet, 59/151; Buharî, Tahâret, b. 36, s. 53, c. 1; Müslim, Tahâret, b. 22, s. 228, c. 1)

Hadisin Açıklaması

İdavet: Deriden yapılmış küçük bir su kabıdır.

İdderaa: Uzata uzata çıkardı demektir.

Bu hadis-i şerif mestler üzerine mesh edilebilmesi için mestlerin abdestli giyinilmiş olmasının şart olduğuna delildir.

*

Zürare bin Evfa radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre Muğire bin Şu’be şöyle dedi:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (Kervandan) geriye kaldı deyip bir önce geçen kıssayı anlattı da:

Biz cemaatın yanına geldik. Abdürrahman bin Avf onlara sabah namazını kıldırıyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i görünce geriye çekilmek istedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem devam etmesini işaret etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve ben arkasında bir rekat kıldık. O, selâm verince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yetişemediği rekatı kıldı ona başka şey ilâve etmedi.

Ebû Dâvud dedi ki; Ebû Said el-Hudrî ve İbn-i Zübeyr İbn-i Ömer şöyle diyorlardı: Kim namazın tek rekatına yetişirse ona secde-i sehiv lâzımdır. (Ebû Dâvûd, Taharet, 59/152)

Hadisin Açıklaması

İmama tek rekatta yetişenler imamla beraber oturuyorlar, tek rekâtın sonunda oturmuş olduklarından kendierine secdeyi sehiv lâzım geleceğini söyleyenler olmuşsa da, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in Hz. Abdürrahman’ın arkasında kıldığı tek rekattan sonra secde-yi sehiv yaptığı rivâyet edilmemiştir.

*

Ebî Abdürrahman (Essülemî) radıyallahu anh’dan;

O Abdürrahman bin Avf’ın, Bilal radıyallahu anh’a Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in abdestinden sorarken hazır bulunmuş da (Hazreti Bilâl) şöyle demiş:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem abdest bozmak için çıkardı. Ona su getirirdim. Onunla abdest alır sarık ve (Mest üzerine giyilen) edik üzerine mesh ederdi.

Ebû Dâvud dedi ki:

Eba Abdullah benî Teym bin Mürre’nin azatlısıdır. (Ebû Dâvûd, Taharet, 59/153)

Hadisin Açıklaması

Muk: Mest üzerine giyilen ince yumuşak deriye, ediğe denir:

Mest üzerine giyilen ikinci mest, mestin şartlarına haizse, onun da üstüne mesh edilebilir.

*

Ebi Zür’a bin Âmr bin Cerir radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre:

İdrarını yapıp sonra abdest alarak mestleri üzerine mesh etti ve: Ben Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem mestleri üzerine mesh ederken gördüm. Beni (Mestlerime) mesh etmekten hangi şey alıkoyabilir? O, (Senin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in mesh ettiğini görüşün) Maide sûresinin inişinden önce imiştir dediler. Cerir de Ben Maide sûresinin inişinden sonra Müslüman oldum cevabını verdi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 59/154; Buharî, Kitâb’us-Salât, c. 1; Müslim, Kitâb’ut-Tahâret, b. 22, n. 272, s. 228, c. 1; Tirmizî, Ebvâb’ut-Tahâret b. 70, n. 74, s. 157, c. 1; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 36, n. 118, s. 81)

Hadisin Açıklaması

Maide sûresinin altıncı ayetinde Cenab-ı Hak (Ey iman edenler namaz kılmak istediğiniz vakit yüzlerinizi ve kollarınızı dirseklerinizin üstüne kadar yıkayınız. Başlarınıza mesih edin ayaklarınızı da topuklarınıza kadar yıkayın buyurdu).

Eğer Hazreti Cerîr Rasûlullah Efendimiz’in mestleri üzerine mesh ettiğini bu ayetler inmeden görmüş olsa idi, bu ayetteki (ayaklarınızı yıkayın cümlesiyle) mest hükmü nesih edilmiş kabul edilecekti. Fakat Hazreti Cerîrin Müslüman oluşu bu ayetin inişinden sonra olduğu için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mest ettiğini bu ayet indikten sonra görmüştü. Öyle ise bu ayetler ayağında mesti olmayanların ayaklarını yıkamalarını emrediyor.

*

İbn-i Büreyde radıyallahu anh’dan, o da babası Büreyde radıyallahu anh’dan rivâyet etmiştir:

Necâşi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e siyah ve sade iki mest hediye etmişti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onları giydi. Sonra abdest alıb onların üzerine mesh etti. Müsedded dedi ki: Bu hadis Delhem bin Salih’ten rivâyet edildi.

Eb Dâvud dedi ki; bu hadis ehl-i Basra’nın rivâyet de teferrud ettikleri hadislerdendir. (Ebû Dâvûd, Taharet, 59/155; Tirmizî, Kitâb’ul-Edeb, n. 2821; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 84, n. 549, c. 1, Kitâbu Libas, b. 31, n. 262 s. 182, 100, 1096)

Hadisin Açıklaması

Sazageyn: Sade, nakışsız, tüysüz demektir.

*

Muğire bin Şu’be radıyallahu anh’dan rivâyet edimiştir.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mestleri üzerine mesh etti. Ben de: “Ey Allah’ın Rasûlü, (ayağını çıkarmayı) unuttun mu?” dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Belki sen unutmuşsun, Aziz ve Celil olan Rabbım bana böyle emr etti” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 59/156)

Hadisin Açıklaması

Muğire bin Şu’be, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in daha önce mesh ettiğini görmediği için meshlerini çıkarmayı unuttu zannetmişti. Hz. Muğire daha önce mestler üzerine mesh edildiğini işitmiş, sonra bunu unutmuş olmalı ki, Rasûl-i Ekrem Efendimiz: “Belki sen unuttun” buyurmuştur. Bir de mestler üzerine meshi Rasûl-i Ekrem, kendiliğinden değil, Rabbımızın emriyle yaptığını hatırlatmıştır.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MEST ÜZERİNE MESH ETMEK

Mest Üzerine Mesh Etmek

MEST ÜZERİNE MESH NASIL YAPILIR?

Mest Üzerine Mesh Nasıl Yapılır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.