Metropolde Ramazan Nasıl Geçiyor?

Eskilerin “Nerede o eski Ramazanlar” serzenişinin yanında bugün büyüyen, genişleyen şehirlerde Ramazan nasıl geçiyor?

Ramazan ayında, şehrimize bir heyecan geliyor. Büyükşehirlerin ilçeleri dahî bir il nüfusuna sahip olduğundan mütevellit; her semtte bir aylık etkinlik programları oluyor. Belediyelerin büyük meydanlarda düzenlediği programlara baktığımızda; bir gün sohbet meclisi kuruluyor, bir gün sonra Ramazan kisvesine bürünmüş şarkıcıların konserlerine ev sahipliği yapılıyor. Ne harem-selamlığa dikkat ediliyor, ne de terâvih saatine…

“Karagöz seyri değil, gözyaşı dökme ayı;

“Bilinmez”i bilirler, bilseler ağlamayı…”   (Mehmet Âkif Ersoy)

İçtimaî hayatımızda işittiğimiz her siteme karşılık bir “metropol” bahanesiyle cevap veriyoruz. İletişimin kopukluğu, ulaşımın zorluğu, iktisâdî işlerimiz… Modern şehirleşme günden güne bizlere aslımızı unutturuyor. Önce iletişim kopuyor, sonra ulaşım zorlaşıyor. Ve günden güne yalnızlaşıyoruz!

Halbûkî Ramazan ayı, birlik ve beraberlik mevsimidir. Yalnızlığa ses, çaresizliğe devâ olma ayıdır. İkrâmı sunanın huzura ve bahtiyarlığa mazhar olduğu, ikrâmı kabul edenin nazarında ise muhabbetinin ve kardeşliğinin perçinlendiği bir kutlu aydayız.

Peki, lâyıkıyla Ramazan ayını idrâk edebiliyor muyuz? Yoksa büyüklerimizden öğrendiğimiz ve hepimizin dilinde klişeleşmiş bir hasret cümlesi olan:

“-Âhh, nerede o eski Ramazanlar?” nidâsıyla şehirleşme erozyonuna kapılıp yerle yeksân mı oluyoruz?

Bu nevî hasret cümlelerini söylemenin bir yaş sınırı kalmadı artık... Çünkü herkes bu Ramazan’ı, bir önceki Ramazan’la mukâyese edip, eski Ramazanların daha güzel bir nümûne olduğunu düşünüyor. Bilmem, belki de doğrudur.

RAMAZAN ETKİNLİKLERİNDE NELER VAR?

Ramazan ayında, şehrimize bir heyecan geliyor. Büyükşehirlerin ilçeleri dahî bir il nüfusuna sahip olduğundan mütevellit; her semtte bir aylık etkinlik programları oluyor. Belediyelerin büyük meydanlarda düzenlediği programlara baktığımızda; bir gün sohbet meclisi kuruluyor, bir gün sonra Ramazan kisvesine bürünmüş şarkıcıların konserlerine ev sahipliği yapılıyor. Ne harem-selamlığa dikkat ediliyor, ne de terâvih saatine… Her gece sayısızca atılan havâî fişekler mahyaların önüne geçerek israf çılgınlığına dönüşüyor. Az gülüp, çok gözyaşı dökeceğimiz bir Ramazan’ı idrak edemeyip, seyri ve kahkahası bol bir Ramazan’ı yaşamaya mecbur ediliyoruz.

RAMAZAN’DA ALIŞVERİŞ ÇILGINLIĞI

İsraf, sadece atılan havâî fişeklerden ibaret değil elbet... Ramazan ayında bir alışveriş çılgınlığı yaşanıyor. Hele ki, beden açlığı ile alışverişe çıkıldıysa… Büyük marketlerin, alışveriş arabalarının içerisine türlü gıdaların istiflendiği, ama gözlerimizi bir türlü doyurmadığımız israftan da öteye geçmeyen bir durumla karşı karşıyayız. Ruhumuzun açlığını da bir görebilsek, acaba soluğu yine markette mi alırdık? Ramazan ayında büyük marketlerin cirolarını attırıp, şirket sahiplerini memnun ediyoruz. Hâlbuki Ramazan ayında, günahlarımızdan arınsak, yoksullarla, yetimlerle ve muhâcir kardeşlerimizle aramızda gönül bağı kurup kimsesizlerin kimsesi olsak, Kur’ân-ı Kerim ile hemhal olup istikâmetimizde dosdoğru olabilsek, birlik ve beraberliğimizi tıpkı Asr-ı Saadet toplumundaki gibi inşâ edebilsek, işte o zaman Allah Teâlâ’yı memnun etmiş olmaz mıyız?

YALNIZ BAŞINA RAMAZAN

Büyükşehirlerde öylesine yalnızlaşıyoruz ki; akrabalarımızla, komşularımızla ve arkadaşlarımızla iftar sofralarında bile buluşmaya vakit bulamıyoruz. Çocukluğumuzda kurulan büyük sofralarda birçok âile ferdiyle bir arada açtığımız iftarların tadını, sıcak Ramazan pidesinden daha çok arıyoruz. Bir nesil, akrabalık bağlarına şehir hayatının meşgalelerine kurban etmişse, sıla-i rahim ile birlikte muhabbete, ülfete ve ahde vefaya da kıymış demektir.

Ya şehrin büyük taş binalarının arasında yalnızlaşarak hoş bir sadâ bırakmadan gideceğiz, ya da örnek nesil olan Asr-ı Saadet toplumunu inşa ettiğimiz kutlu şehirler kuracağız.

Kaynak: Melek Kurtuluş, Şebnem Dergisi, 136. Sayı, Haziran 2016

İslam ve İhsan

'OSMANLI İSTANBULU'NDA RAMAZAN

'osmanlı İstanbulu'nda Ramazan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Bugün 24 Nisan 2022, 23 gündür evde eşim ile iftar ettik. Kalabalık bir iftar sofrasına hasret kaldık. Apartmanda 44 daire var.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.