Mevlânâ Hazretleri’nin Şefkat ve Merhamet Anlayışı

Mevlânâ Hazretleri’nin şefkat ve merhamet anlayışı nasıldır? Merhamet ve şefkat sahibi kimseleri neye benzetiyor?

Mevlânâ Hazretleri’nin şefkat ve merhamet anlayışı şu kısa ifadede hulâsa edilmiştir:

“Şefkat ve merhamette güneş gibi ol!”

Güneş, nasıl ki yeryüzündeki bütün mahlûkata ışık, sıcaklık ve gıdâ vesilesi olup en kuytu ve ücrâ yerlere kadar ulaşıyorsa; bir mü’minin gönlü de, böyle olmalıdır. Deryâ gönüllü bir mü’min olarak şefkat ve merhamette; engin, geniş ve yüce ufuklara sahip olmalıdır. Etrafını aydınlatabildiği kadar kendi nûrunun da artacağını unutmamalıdır.

Onun hak ve hukuka riâyet husûsundaki titizliğini de şu kıssada görmekteyiz:

Rivâyete göre; bir gün Hazret-i Mevlânâ, kızı Melike Hatun’un, hizmetçisini azarladığını görür. Ona şöyle nasihat eder:

“–Onu niçin incitiyorsun? Acaba sen onun hizmetçisi olsaydın ne yapardın? Kızım, Allah’tan başka hiç kimsenin gerçek mânâda kulu-kölesi yoktur. Sana hizmette bulunanlar, asla hizmetçilerimiz değil, hepsi de ancak kardeşlerimizdir.” (Âriflerin Menkıbeleri, I, 626)

Mahlûkata şefkatine de şu misâli zikredebiliriz:

Mevlânâ’nın bir mürîdi, merkebine binmiş gidiyordu. Merkep anırmaya başladı. Mürid de hiddetlenerek eşeğin başına birkaç defa vurdu.

Onu gören Mevlânâ Hazretleri, şu düşündürücü îkazlarda bulundu:

“–Seni taşıdığı hâlde, sen binici o da taşıyıcı olduğu için şükredeceğin yerde; bu bîçâre hayvanı niçin dövüyorsun?!.

Allah göstermesin, eğer iş tersine olsaydı, (o senin sırtına binmiş ve sana vuruyor olsaydı) o zaman ne yapacaktın?” (Âriflerin Menkıbeleri, I, 183-184)

TAM BİR İSLÂM ÂLİMİ VE MUTASAVVIF

Hazret-i Mevlânâ’nın müsamahasını, kendisinden sonra istismâr edenler olmuştur. Onu hümanist bir mütefekkir, bütün dinlere hoşgörüyle bakan bir şair gibi göstermeye çalışanlar çıkmıştır. Hâlbuki o tam bir İslâm âlimi ve mutasavvıfıdır. Bütün eserlerinin hulâsası ve tasavvufun en özlü tarifi mâhiyetinde şöyle der:

“Yaşadığım müddetçe ben Kur’ân’ın kölesiyim! Ben Muhammed Muhtâr -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yolunun toprağıyım, tozuyum…”

Müteâkip mısralarında ise; bu tarifin dışındaki her türlü tavsiften bîzâr ve şikâyetçi olduğunu, kendisine yakıştırılmak istenen bütün başka sıfatları reddettiğini îlân etmiştir.

Hazret-i Mevlânâ, Mesnevî’nin ilk 18 beyti içinde yer alan şu ifadeleriyle; kendisini dinlediği hâlde maksat ve gayesini idrâk edemeyen gafillerden şöyle yakınmaktadır:

“Ben her cemiyette, her mecliste inledim durdum. Kötü huylu olanlarla da, iyi huylu olanlarla da düşüp kalktım.

Herkes kendi anlayışına göre bana dost oldu. Lâkin içimdeki esrârı idrâk etmedi.

Benim sırrım, feryâdımdan uzak değildir. Lâkin her gözde onu görecek nur, her kulakta onu işitecek kudret yoktur.

Ham ruhlar, olgun ve yetişkin zevâtın hâlinden anlamazlar. O hâlde sözü kısa kesmek gerektir vesselâm.”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Aralık, Sayı: 202

İslam ve İhsan

MEVLANA HAZRETLERİ KİMDİR?

Mevlana Hazretleri Kimdir?

MEVLANA NASIL EVLİYA OLDU?

Mevlana Nasıl Evliya Oldu?

MEVLANA HAZRETLERİNİN HİKMETLİ SÖZLERİ

Mevlana Hazretlerinin Hikmetli Sözleri

ŞEFKAT VE MERHAMET İLE İLGİLİ HADİSLER

Şefkat ve Merhamet ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.