Mevzu Hadisler ve Tanıma Şekilleri

Mevzu hadisler ve tanıma şekilleri nelerdir? Mevzu hadisleri tanıma yolları...

1. Mevzu Hadisin Tanımı

Mevzu hadis, Hazreti Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in söylemediği halde çeşitli nedenlerle kendisine nispet edilen sözlerdir. Aslında bu tür sözlere hadis denmesi doğru değildir. Ona “hadis diye uydurulmuş söz” demek daha doğrudur. Buna hadis denmesi, onu uyduranların zannı ve iddiasına göredir. Mevzu hadisler Hazreti Peygamberin vefatından sonra ortaya çıkmıştır.

2. Mevzu Hadislerin Belli Başlı Özellikleri

Mevzu hadislerde bulunan bir takım kusurlar onları tanımaya yardımcı olur. Bunlardan birkaç tanesini şöyle maddeleyebiliriz;

  1. Kur'an’a Ve Sahih Sünnete Aykırı Olması: Cenabı Hak: "Kıyametin ne zaman kopacağım bilmek Allah'a mahsustur"[1] buyurduğu halde, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem 'in "Dünyanın ömrü yedi bin senedir. Biz yedinci binin içinde bulunmaktayız" dediğini ileri sürmektedir. Kur'an’a ve sahih sünnete aykırı olan bu ifadenin Mevzu olduğu ortadadır.
  2. Mevzu hadiste, bir takım söz ve mana bozuklukları vardır. Bu mana bozuklukları da O’nun Kur'an’a ve sahih sünnete aykırı olduğunu gösterir.
  3. Küçük bir iyiliğe karşılık pek çok mükâfat vadetmek yahut küçük bir günah için çok büyük ve çok ağır cezalar öngörmek, Mevzu hadislerin özelliklerinden biridir. Mesela böyle bir hadiste şöyle denilmiştir : "Kim la ilahe illallah derse, Allah, bu söz için bir kuş yaratır. Kuşun 70 bin dili, her dilin de 70 bin lügati vardır. Hepsi de o kimse için Allah'tan mağfiret diler."
  4. Hadisin kesinlikle bilinen tarihi olaylara ters düşmesi de, onun Mevzu olduğunu gösteren özelliklerdendir.
  5. Bugün elde bulunan güvenilir hadis kitaplarında olmaması da bir hadisin Mevzu olduğunu gösterir.

3. Hadis Uydurma Faaliyetlerinin Sebepleri

Hadis uydurmanın çeşitli sebepleri vardır. Bunları şöyle sıralayabi­liriz:

  1. İslâm inancını bozmak ve dini yıkmak. Birtakım kimseler İslam dininin hızla yayılmasıyla, kendi dinlerinin tehlikeye girdiğini gördüler. Bunun üzerine İslam dininden ve müslümanlardan intikam almak istediler. Müslüman kılığına girip İslam inancına aykırı inançlar yaydılar. Bu mak­satla da hadis uydurma faaliyetlerine giriştiler.
  2. Müslümanlar arasında şöhret kazanmak. Bunlar, umumiyetle, cami ve mescitlerde va'z eden bazı şöhret düşkünü kimselerdir. Halk üzerinde daha fazla tesir yaparak şöhret kazanmak için dikkat çekici hikâyeler uydurmuşlardır. Bu hikâyelerin daha tesirli olması için de onlara hadis süsü vermişlerdir.
  3. Şehir veya kasabaların övülmesi veya yerilmesi. Mevzu hadisler arasında, bazı şehirleri öven, bazı şehirleri de yeren hadislere çok rastlanır. Bunun başlıca sebebi, hadis uyduran yalancıların, şahsi menfaatleridir.
  4. Irk, cins ve kabilelerin övülmesi veya yerilmesi. Hazreti Peygam­ber, ırk ayırımına kesinlikle karşı çıkmış olmasına rağmen, bir takım hadis uyduranlar, kendi çıkarları için bu ayırımı yapmışlar ve uydurdukları hadislerle, mesela Arab'ın Acem’den yahut beyazın siyahtan üstün olduğunu isbat etmeye çalışmışlardır.
  5. Mezheb taassubu. Çeşitli mezheblere mensub olan bazı yalancılar da, taraftar toplayabilmek için, kendi mezheblerini veya mezheb imamlarını medhetmişler, diğer mezhebleri ve imamlarını ise kötülemişlerdir.
  6. Yöneticilere yaklaşma arzusu. Bazı açıkgöz yalancılar da, halife veya emirlere yaklaşmak, onları hoşnut etmek ve böylece gözlerine girip onlardan hediyeler almak veya mevkiler kazanmak için onları mem­nun edecek hadisler uydurmuşlardır.
  7. İyiliğe teşvik ve kötülükten uzaklaştırma arzusu. İyi niyetlerine rağmen, iyiyle kötüyü birbirinden ayırt edemeyecek kadar cahil olan kimseler, halkı, hayırlı iş yapmaya teşvik etmek ve onları günahlardan sakındırmak için hadis uydurmuşlardır.

Örneklerini verdiğimiz konulardan başka, aylar, günler, çeşitli yiyecekler ve diğer bir çok şey hakkında pek çok hadis uydurulmuştur. Mevzu hadislerin toplandığı kitaplarda bunların örneklerini görmek mümkün­dür.

Sonuç olarak amacı her ne olursa olsun tüm bu faaliyetler İslam toplumuna büyük zararlar vermiştir. Dini tahrif etmek, Müslümanları birbirine düşürüp aralarında fitne ve ayrılık çıkarmak bu zararların başında gelmektedir. Bunun neticesinde İslam alimleri hadis uydurma faaliyetlerine karşı çok büyük mücadele vermişlerdir. Hadis ilminin ve usûlünün ortaya çıkmasında bu hassasiyet önemli bir etken olmuştur

[1] Lokman: 34

İslam ve İhsan

RİVAYETİN KAYNAĞI BAKIMINDAN HADİS ÇEŞİTLERİ

Rivayetin Kaynağı Bakımından Hadis Çeşitleri

HADİSİN SÖZLÜK VE TERİM ANLAMI

Hadisin Sözlük ve Terim Anlamı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.