Meyan Kökü Şerbetinin Faydaları

Meyan kökü şerbetinin faydaları nelerdir? sorusunu cevaplayan Dr. Hasan Mamik, Ramazan ayında en çok tüketilen meyan şerbetinin sağlığa faydaları ve yan etkileri hakkında bilgiler verdi.

Biyokimya Uzmanı Dr. Hasan Mamik Ramazan ayında en çok tüketilen meyan şerbetinin sağlığa faydaları ve yan etkileri hakkında bilgiler verdi. Ramazan aylarının vazgeçilmezlerinden olan meyan şerbeti lezzetli tadıyla beraber susuzluğu önlemektedir.

SAHURDAN SONRA İÇMENİN FAYDALARI

Sahurdan sonra içilecek bir bardak meyan şerbeti oruçtaki susuzluğun şiddetini hafiflettiğini ifade eden Mamik, “Meyan kökü bitkisi Suriye, Mısır, Orta Asya ve Avrupa'da yetiştirilmektedir. İçilirken sabun köpüğüne benzer köpük oluşturur. Ramazan ayı için çok uygun bir içecektir. Sahurdan sonra içilecek bir bardak meyan şerbeti oruçtaki susuzluğun şiddetini hafifletir.

Magnezyum, kalsiyum, mineral tuzları ve potasyum fosfat içerir. İçildiği zaman midede özel bir tabaka oluşturur ve mide yanmasını önler. Mide ve on iki parmak bağırsağında ülsere karşı etkilidir.

Bu nedenle mide ülserinin tedavisinde kullanılır. İştah açıcı özelliği vardır, sindirime faydalıdır, balgam söktürür, ateş düşürür, öksürüğü keser, vücuda enerji verir, eklem ağrısına iyi gelir, vücudu serinletir, idrar söktürür ve vücudun toksin maddelerden arındırılmasına yardımcı olur.

Karaciğer hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Ses kısıklığına faydalıdır. Bronşit ve akciğer hastalıklarına da faydası vardır. Mide spazmına faydalıdır. Sedef hastalığı, mantar ve kaşıntılarda merhem olarak kullanılır. Bağışıklığı güçlendirir, virüslere karşı antikor gibi davranır. Kırmızı kan hücrelerinin oluşumuna yardımcı olur. Beynin yaşlanmasına engel olmak için savaşır. Müsil etkisi gösterir” ifadelerini kullandı.

MEYAN KÖKÜ ŞERBETİNİN ZARARLARI

Meyan şerbetinin fazla tüketilmesinin insan sağlığına zararlarından da bahseden Mamik, “Çok içilmesi tavsiye edilmez. Vücutta su tutma özelliğinden dolayı sıvı hacmini artırır. Tansiyon yükseltici özelliği olduğundan kalp ve damar hastalığı olanlar meyan şerbetinden uzak durmalıdır. Potasyum kaybına neden olduğu için kalp ritmi bozukluğu olanlar kesinlikle tüketmemelidir.

Hamilelik ve emzirme döneminde kesinlikle önerilmez. Kronik böbrek, akut böbrek ve karaciğer rahatsızlığı olanlar uzak durmalıdır.  Temiz bir ortamda hazırlanması gerekir. Aksi takdirde bulaşıcı hastalıklara neden olabilir. Ayrıca fazla tüketilmemesi gerekir bağlılık yapabilir” diye konuştu.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.