Mezhebe Bağlılık ve Telfîk

İSLAM

Hak mezheplerde akıl ve mantığın tasdik etmediği hiçbir mesele yoktur. Çünkü onların dayanak noktası Kur'ân, sünnet, icma-i ümmet vekıyas-ı fukahadan ibaret olan edille-i şeriyyedir.

Sözlükte “birleştirmek” mânasına gelen telfîk, terim olarak farklı isnadlardan gelen ve farklı lafızlarla rivayet edilen bir hadisin isnad ve metinlerinin birleştirilmesini ifade eder. Buna telfîku’r-rivâyât adı da verilir.

İslâm dünyasında ilk dönemlerden itibaren yoğun bir ictihad ve re’y faaliyetinin sürdürüldüğü, bunun tabii sonucu olarak çeşitli bölgelerde ilim halkalarının, ilmî gelenek ve ekolleşmenin oluştuğu IV. (X.) yüzyıldan itibaren de fıkıh sürecinin halk nezdinde de hızlandığı bilinmektedir. Abbâsîler'den itibaren İslâm devletlerinin kadılkudâtlık ve resmî mezhep uygulaması, mezhep fıkıhlarını esas alan tedvîn ve tedrîs faaliyeti gibi âmillerin yanı sıra Eyyûbî ve  Memlükler dönemi uygulamaları neticesinde Sünnî müslümanlar arasında yaklaşık olarak V. (XI.) yüzyılın sonlarından itibaren bugünkü dört fıkıh mezhebinin takarrur ettiği görülür. O  tarihlerden itibaren de mezhep, mezhebe bağlılık, ictihad, taklid ve telfîk gibi meseleler gerek avamî gerekse entelektüel boyutta tartışılagelmiştir.

Kaynak: İslam İlmihali 1, TDV Yayınları, 2002

MEZHEBE BAĞLANMANIN TARİHÎ VE FİKRÎ TEMELLERİ

MEZHEP NEDİR? BİR MEZHEBE UYMAK ŞART MI?

TELFÎK NEDİR? İSLAM HUKUKUNDA TELFÎK