Mezinin Hükmü ile İlgili Hadisler

Mezi gelirse ne yapmalı? Mezi gelirse abdest alınır mı veya abdest almak gerekir mi? Mezi nasıl temizlenir? Mezinin hükmü ile ilgili hadisler...

Mezî; cinsel oynaşma, hayal etme ve şakalaşma sonunda duyulan haz sebebiyle cinsel organdan gelen, ince, şeffaf ve kaygan sıvıdır.

MEZİNİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ HADİSLER

Ali bin Ebû Talib radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Ben mezisi çok gelen bir insandım. Her mezide yıkandığımdan sırtım çatladı. Durumu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e söyledim veya söylendi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Mezi gördüğün vakit, erkekliğini yıka, namaz abdesti gibi abdest al, gusletme. Meniyi çıkarırsan yıkan.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 83/206; Buharî, Kitâb’ul-Gusul, b. 13, s. 71, c. 1; Müslim, Kitâb’ut-Tahâret, b. 4, n. 303, s. 247, c. 1; Tirmizî, Ebvâb’ut-Tahâret, b. 83, n. 114, s. 193; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, B. 28, n. 152, s. 213, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 70, n. 504, s. 168, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Mezi hanımı ile oynaşan veya hanımı ile yatacağını düşünen kimsenin, erkeklik uzvundan çıkan yapışkan yaşlıktır. Mezinin guslü icabettirmediğine sadece avret yerinin yıkanacağına, abdestin yenilenmesi gerektiğine bu hadis-i şerif delildir. Bir de Mezi çok gelir, soğuk su ile penis ve torba yıkanırsa Mezinin kesileceğine işaret vardır.

Eğer şehvetle Meni gelirse, her ne sûretle olursa olsun gusül icab eder.

*

Mikdad bin el Esved radıyallahu anh’dan rivâyet edilmiştir:

Ali radıyallahu anh ona:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kızı nikâhımda olduğu için sormaya utanıyorum, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir erkek karısının yanına yaklaşınca, mezisi gelirse o, erkeğe ne lâzım gelir, soruver dedi. Mikdad

– Onu sallallahu aleyhi ve sellem’e sordum, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Biriniz böyle bir şeye rastlarsa eteğini temizlesin. Namaz abdesti gibi abdest alsın,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 83/207; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 28, n. 157, s. 214, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 70, n. 505, s. 169, c. 1)

*

Urve radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre;

Ali radıyallahu anh Mikdad’a şöyle dedi diye, bir önce geçen hadisin benzerini zikretti. Mikdad bunu sordu. (Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Penisini (erkekliğini) ve hayalarını yıkasın,” buyurdu.

Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadis-i şerifi Sevrî ve bir cemaat Hişam’dan o da babasından o da Mikdad’dan o da Ali’den o da Rasûlullah’tan rivâyet etti. (Ebû Dâvûd, Taharet, 83/208)

*

Hişam’ın babası Urve radıyallahu anh’dan:

O’nun Ali bin Ebû Talib’den rivâyet ettiği hadiste Ali Mikdad’a söyledim, dedi. Bir önce geçen hadisin benzerini zikretti.

Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadis-i Mufaddal bin Fuzale bir cemaat ve Sevri, İbn-i Uyeyne, Hişam’dan, o da babası Urve’den, o da Ali bin Ebû Talib’den rivâyet ettiler. Yine bu hadis-i İbn-i İshak, Hişam bin Urve’den, o da babası Urve’den, o da Mikdad’dan, o da Rasûlullah’dan rivâyet etti. “Ünseyeyh”hayalarını lafzını zikretmedi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 83/209)

*

Sehl bin Huneyf radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Benim çok kere mezim gelir, meziden doayı yıkanırdım. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e meziden ne yapılacağını sordum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Mezin gelince abdest almak sana yeter,” buyurdu.

– Ey Allah’ın Rasûlü, elbiseme mezi bulaşırsa onu ne yapacağım dedim.

– “Bir avuç su alır mezinin dokunduğunu gördüğün yerlere saçarsan yeter,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 83/210; Tirmizî, Ebvâb’ut-Tahâret, b. 84, n. 115, s. 197, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 70, n. 506, s. 189, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Bu hadis-i şerif elbiseye mezi bulaşırsa su saçarak, elbisenin orasını temizlemenin mümkün olduğuna delalet eder.

İmâm-ı Şâfiî ve Mâlik ise, elbiseye bulaşan mezinin üstüne su atmak kâfi değil, elbiseyi mutlaka yıkamak lâzımdır, diyor. Ahmed bin Hanbel’den su atmanın kâfi geleceği hakkında bir rivâyet var. (Bezl-ül Mechûd c. 2, s. 168

*

Abdullah bin Sa’d-ul-Ensarî radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’den, guslü icab eden şeylerden ve sudan sonra gelen sudan (birbiri ardından gelen meziden) sordum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem,

“O mezidir, her şeyin erkeğinde mezi vardır. Mezi geldiği vakit penisini ve hayalarını yıkar, namaz abdesti gibi, abdest alırsın,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 83/211)

Hadisin Açıklaması

Sudan sonra, gelen su, hakkında şu izahlar yapılmıştır.

  1. Birbiri ardına gelen mezi demektir.
  2. Meniden sonra gelen mezi demektir.
  3. İdrardan sonra gelen mezi demektir.

*

Haram İbn Hakim’den, o da amcasından şöyle rivâyet etmiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e “ailem hayızlı iken bana nesi helâl? diye soruldu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “sana peştemalin üstü helâldir,” buyurdu. Hayızlı kadınla birikte yemek yemenin de helâl olduğunu söyledi. Râvî, Mervan bin Muhammed veya Heysem bin Humeyd hadisini sevk etti. (Ebû Dâvûd, Taharet, 83/212; Tirmizî, Kiâb’ut-Tahâret, b. 100, n. 133, s. 246)

Hadisin Açıklaması

Hayızlı kadına cima helâl değildir. Ancak kadın donunu giydikten sonra, dondan daha yukarısının okşanabileceğine bu hadis-i şerif delildir.

*

Muaz bin Cebel radıyallahu anh’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e “bir kimsenin hanımı hayızlı iken kocasına nesi helaldir” diye sordum?

– “Peştemalin üstüdür. Ancak bundan da sakınmak efdaldir.” buyurdu.

Ebû Dâvud bu hadis kavi değildir, dedi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 83/213)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MEZİ GUSÜL GEREKTİRİR Mİ?

Mezi Gusül Gerektirir mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.