Mihne Ne Demektir?

Mihne ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Sözlükte "sınamak, denemek, işkence etmek, zorluğa düşmek, şiddet, sıkıntı, belâ, eziyet, zahmet ve dert" gibi manalara gelen mihne, İslâm tarihinde, daha çok hadis, fıkıh ve kelâm bilginleri arasında "Halku'l-Kur'ân" (Kur'ân'ın mahluk olması) iddiası etrafında çıkan tartışmalar sonucunda uygulanan tehdit, belâ, sıkıntı, işkence ve cezalandırmaya kadar varan imtihana çekilme olayıdır.

Kur'ân'ın mahluk olup olmadığı konusunda çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Emevîler hanedanı döneminde tırmanan bu olayın arka planında, buna göre Hristiyanların rolünün olduğu da söylenmektedir. Hristiyan toplumunun başında bulunan Yuhanna ed-Dımışkî ile diğer İslâm âlemindeki Hristiyan âlimlerin organizeli bir "Halku'l Kur'ân" iddiasını sürekli gündemde tuttukları, böylece Müslümanlar arasında ihtilaf çıkartmaya çalıştıkları ve Mutezile ekolüne mensub olan kişilerin Kur'ân'ın mahluk olduğu fikrini bu yolla benimsedikleri iddia edilmiştir. Hadisçiler başta olmak üzere ehl-i sünnete mensub olan diğer İslâm âlimleri Kur'ân'ın yaratılmış olduğu iddiasına karşı çıkmışlardır. Önceleri fikri planda kalan bu tartışma, Abbasî halifelerinden Me'mun'un iktidara gelmesiyle şiddet ve resmiyet kazanmıştır. Böylece Kur'ân'ın mahluk olduğu düşüncesi devletin resmî görüşü haline gelmiştir. Bu düşüncenin karşısında yer alan âlimler için bir nevi mahkeme oluşturulmuş, ceza ve işkence ön plana çıkmıştır. Ahmed ibn Hanbel, Ebû Müslim, Ahmed ibn Devrakî ve Yahya ibn Main gibi hadis ehli âlimleri imtihana tabi tutulmuşlar, Kur'ân'ın mahluk olmadığı şeklindeki görüşlerinde ısrar edince büyük sıkıntı, işkence ve hapis cezasına maruz kalmışlardır.

Halife Me'mun'un ölümü üzerine, idareyi ele alan Mu'tasım da aynı görüş ve politikayı benimseyerek imtihan, baskı ve cezaî işlemlere devam etmiştir. Bazı âlimler de korkularından dolayı istemeyerek Kur'ân'ın mahluk olduğunu söylemişlerdir. On yıl daha devam eden resmi ve baskıcı uygulamadan sonra iktidara gelen Mütevekkil, bu konunun tartışılmasını yasaklamıştır.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.